şimdi sana anlatacaklarım a gülüm
yastık diye başımı göğsüne yaslayamadığım
kaburgalarımın tarlalarda çit diye gerildiği
çarmıha gerilmiş vaziyette tek bir kuşu bile korkutamamış
benin sevdasıdır
bir adım bile yakından göremediğim atların
şimdi bu kalbimde işi nedir
daha yeryüzüne düşmeden eriyen karların
gözlerine yakın tüm mesafelerde yangına kapılmasına rağmen
bin yıldır sana baktıkları gerçeği büyüyor içimde a gülüm
devasa belediye binalarının
yapraklarını dökmüş ama
seni görse gençlik yıllarındaymış gibi yeşerecek ağaçların
şehrin gürültüsünü yırtan kuşların
yanından geçmek a gülüm
ayaklarını sürüdüğün bütün kaldırımların
muazzam gözlerle baktığın tüm sokak başlarının yanından geçmek
şanlı bir ibadet meselesi halini almış
bu soğuk ama yangını hiç dinmeyen bir mevzu
güzel saçların arasına düşmüş beş kar tanesinin
beş farklı ilimden farkı olmadığı halde
benim gibi kayıp birinin yüzüne dokunan sihirli ellerinin
bütün kutsal hadiselerden daha mühim bir yeri vardır
bu yere erişmek için a gülüm
bütün hadiselerden atlar diliyorum bin farklı dilde
duysa herkes sokak başlarında
annelerine seslenen çocuklardan yüz isim
evlerin sokaklara bakan camları çatlasa yine yüz yerinden
benim kulağımın işittiği hep senin ismindir
kimsesi kalmamış sokak hayvanlarının başını okşayıp
bir ev, bir karın tokluğu bahşettiğini hiçbir kutsal kitap yazmazken
her birine merhametle baktığın çiçekler gibi hasretim
yıllar dönerken senin olduğun şehirde
bir kantarmış gibi üzerine çıktığım
ağırlığımın ağrısıyla adını sayıklayan bu zaman
sana hayranlık besleyerek su gibi geçmiştir a gülüm
asla parçalamayacağını bildiği halde
ısrarcı bir mermi gibi senin yollarında savrulmaktan bir türlü vazgeçmeyen
yorgun ayaklarım bu sevdanın mağlubudur
kalabalık koridorlarda bir tek sana bakan
tarihi resimler dirilip sığar içime
tutamazken yavruluğu asla geçmeyecek bir kediyi
kendi varlığından ürken bir köpeği
sana sevda cesaretini gösteren
bu doludizginden uzak kalbimin
sürgünü neredir a gülüm
Alperen Alparslan Gözen