Zincir ve Örs
Üç karga süzüldü
Sigarasının dumanında
Üç kara atlı göründü
Sayfanın başında
Ozanlar vurdu telini
Hür doğanların başında
Ve hür ölenler
Anılırken uluyan yangınlarda
Her atım bir bela oldu
Yürekte ilk cevher
Sönmedi ey güzel
Kor cevher nasıl yankılanır asırlık ormanda
Parmakların yanacak
Bir hikâye yazılacak ta uzaklarda
Bir çocuk kaybolacak
Esirgeyecek doğa
Rüzgâr esmeyecek saçlarında
Güneş doğmayacak onun sabahına
Bulutlar süzülmeyecek başında
Ve yağmur yağmayacak onun çayırlarına
Bir çocuk kaybolacak
Derin ormanlarda
Kök salmış yüzyıllara
Atlar kişneyecek
Ve toprağı deşecek toynaklarıyla
Karanlığa açılacak her kanat
Kuşlar ötmeyecek sabah
Sade bir seda işitilecek
Ölü bir atın yelesi
Ensende süzülecek
Başı son
Sonu başı olacak
Yılan kendi kuyruğunu yerken
Mızrap “ölüm” diye vuracak
Kalbinin üstünde
Bin ton çekecek bildiklerin
Bulsaydın eğer bir kör kuyuya anlatırdın
Ormandan derin kalbin
Kanatlarından siyah saçların
Dumanımdan buğulu gözlerin
Tepelerden ulu nefesin
Ey güzel
Esmeyecek saçlarımda rüzgâr
Ve doğmayacak güneş sabahlarıma
Bulutlar ve yağmur terk etti beni
Esirgeyen doğaya söyle!
Bin yıl önce kök salmış filizlere
Bir kibrit buldum kalbimde
Bin ton çekecek
Ve cevhere ruhundan üfleyecek
Ulu bir çınarın kâbusunda
Şekil verirken akla
Zincir neydi
Örs neydi
Bakıyorsun işte
Karanlığına
Karanlığın sana baktığı gibi
YAZAR
Cengizhan Selçuk
EDİTÖR
Ekrem Müftüoğlu
Yazar-karalar, blockchain girişimcisi, trader, gezgin, neyzen ve siber güvenlik meraklısı
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!