avuçlarım şakaklarıma ulaşmış

kirpiklerin benim gibi kaçını harcadı bilinmez
beni oyalama
seni sırtımda dağ dağ gezdiririm de
öyle her adama “karşımda diz çök” denilmez.

ey benim kanım!
sen değil misin her fasılada rastladığım?
defalarca kaçındığım
üstünü örttüğüm her bahsin düzlüğünde
umutlarımı patlamış lastik gibi gümleten
beni oyalama
avuçlarım şakaklarıma ulaşmış
beni oyalama
ceket giysem de gömleğime kan bulaşmış

rüzgârı yüzüme çevir
bir fırtına yükü bindi sırtıma
o da köstek olmazsa hatırım kalır
beni oyalama
bana kimse canın sağ olsun demez
beni oyalama
bunca zemheriden sonra bu yüreğe tekrardan bahar gelmez

demir attım şişenin dibine
dişimi sıkıp susmazsam
yalan olur yok olurum.
gizimdesin
içimdeki naraları boş caddelere atsam
sonum olur kül olurum
beni oyalama
savruk bir gemi gibi yıllardır öyle biriktim ki
yanar dağlar gibi patlar duman olurum

mazın bir gece vakti
şuurumun salahiyeti kaybolacak
getir şimdi görülmemiş hesapları
birkaç yudum köpek öldüren’den alıp cüreti
gençliğimizi harcayan kağıttan kaplanlara
yapacağım borcum olan ziyaretleri
beni sakın oyalama
nitekim az kaldı azraille randevuma

yılları yırtılmış bir film senaryosu bu
yastığın altında iki vesikalık
bir de bıçak
sessiz sessiz ağlıyor bir çocuk kaldırım taşında
başında duran babası değil bir kavurucu sıcak
gözyaşını silecek mendili yok ama
bir elinde parça parça tespihi
kulağında siren sesi
beni oyalama
kim sağ kalır kim selamet bilinmez

akıbetim uçurum bir yanımdan tutuver
haydi bir kez bakıver dikenlerini kuşanmadan
sonuçta bazı dakikalar
yirmi iki kurşuna denk gelir hiç utanmadan
beni oyalama
gözümden sakınırdım, gözümden düşmeseydiniz
beni oyalama
ölürdüm, öl deseydiniz.

YAZAR

Vera Çakmak

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir