Savunma hakkı bir hukuk devletinde vazgeçilmesi düşünülemeyecek temel haklardan biridir ve en önemlilerindendir. Zira bir suçlama karşısında kendi istediği şekilde, özgürce kendini savunamayan hiç kimsenin hiçbir hakkı güvende değildir. Her şeyin belirlenimi suçu ve savı ortaya atan yetkeye devredilmiştir. Hiç kimsenin hiçbir hakkını savunamayacağı böyle bir dizge içerisinde, insan zihninin üretebileceği en distopik sistem var edilmiş demektir. Bundan mütevellit herkesin haklarını özgürce savunmasını güvence altına almak, rasyonel insan zihninin var ettiği ve adil olma çabası içerisindeki her sistemde zorunludur.

Bu hakkın kullanımını tesis etmek için var edilen ve gerçekliğin ortaya çıkması için bulunması zorunlu olan meslek, herkesin bildiği üzere avukatlık mesleğidir. Avukatlık mesleğinin ve avukatların hak savunusunun önüne konulan engeller hukuk devletine vurulan en ölümcül darbelerdir. Bu darbeleri vurarak yargılama işlemini kendi yetkesi altına almak isteyenler her ne kadar kendi mutlaklaştırmak istedikleri otoritelerinin önündeki en mühim fren mekanizmasını yok ettiklerini düşünseler de bu, yalnızca bir yanılsamadır. Çünkü insanın topluluk hâlinde yaşadığı her yerde otorite, meşru olduğunu hissettirmek durumundadır. Bu sebepten her otorite kendisini bir açıklamaya (bazen Tanrı, bazen soy, bazen ulus) dayandırmak zorunda kalmıştır. Yine birçok otorite en büyük iddia olarak adalet ve azamet ikilisini ortaya sürmüştür . Adaletin kolunu kanadını kırarak azametini tahkim çabasına girmek isteyenlerin ise ellerine geçen şey meşruluğunu yitirmektir. Meşruluğun yitiminin ve otorite kaybının ardından ise en fazla ihtiyaç duyulan şey yine adil yargılama ve özgür savunma hakkıdır.

Ülkemizde mevcut baro sistemi değiştirilmek istenmektedir ve bunun için baro seçimlerinin usulünü değiştirmekten baroları bölmeye kadar birçok yöntem düşünülmektedir. Avukatların örgütlü biçimde kendi haklarını ve savunma hakkını muhafaza ettikleri baroların etkisiz hâle getirilmesi yahut yetkilendirilmiş “sarı barolar” ile baroların fiilen yok edilmesi hamlesi, avukatlığın ve savunma hakkının tahrip edilmesidir. Bu tahrip herkesin daimi ihtiyacı olan adil yargılanmanın telafisi mümkün olmayacak şekilde zarar görmesidir.

Bugün baro başkanlarımız, baroların bölünmesini engellemek ve özgür savunma hakkımızı müdafaa etmek için gerçekleştirdikleri yürüyüşü tamamlayarak Ankara’ya ulaştılar. Fakat hukuksuzluk sistemini sistematize etmek hevesinde olanlar tarafından açık bir hukuksuzlukla Ankara’ya alınmadılar.

Bizler, savunma hakkını, hukuk devletini ve adil yargılanma hakkını muhafaza etmek isteyen vatandaşlar olarak bizim hakkımızı savunan baro başkanlarının yanındayız. Baro başkanlarımızın savunma hakkı için yürüyüşünü destekliyoruz ve son olarak ‘savunma durdurulamaz’ diyoruz.

Yunusemre Işık

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir