“Aç insanların gözlerinde giderek büyüyen bir gazap oluşuyor. Ruhlarında yumru yumru gazap üzümleri oluşuyor, büyüyor, ağırlaşıyor, bağ bozumuna hazırlanıyor.John Steinbeck, Gazap Üzümleri

John Steinbeck, Gazap Üzümlerini yazdığı vakit Amerika’da başlayan Büyük Buhran dünyayı kasıp kavuruyordu. İnsanlar, taşıyabildikleri umutlarıyla birlikte tarlalarını bırakıp yeni bir arayış içinde Batıda yeni kurulmaya başlanan California eyaletine göç etmeye başlamışlardı. Açlık ve işsizliğin verdiği çaresizlik içindeydiler. Gazap Üzümleri, tam da bunu anlatıyordu. Açlığın ve sefaletin verdiği çaresizlik… 1929 yılında Amerika’da ortaya çıkmış Büyük Buhran’ın Covid-19’un dünya ekonomisine verdiği zarardan pek bir fark yok aslında. Birçok uzmanın dediği gibi Covid-19’dan sonra gelecek kriz, Büyük Buhran’dan itibaren karşılaştığımız en büyük kriz olabilir mi? Bunun cevabından önce geriye, çok geriye, 90 sene öncesine gideceğiz. Bu yolculukta yıkılmak bilmeyen borsalar, ekonomiler, hemen hepsi domino etkisiyle birer birer çökecekti.

Arka Planı

1.Dünya Savaşı sonunda Amerika Birleşik Devletleri; başta Avrupa’da Almanya, Fransa olmak üzere birçok ülkeye en fazla kredi veren ülke konumuna gelmişti. Üretim ve yatırım alanlarında dünyada lider ülkelerden biri olmuştu. Savaştan sonra bir süper güç olarak çıkan Amerika Birleşik Devletleri, savaş tazminatını altın olarak ödenmesini istiyordu. Fakat Almanya başta olmak üzere Avrupa devletlerindeki hiçbir ülkede altın rezervi yeterli değildi. Amerika’daki küçük şirketler savaşla beraber birleşmeye başlamışlardı. Bu birleşme 1929 yılına gelindiğinde ülkedeki ekonominin %50’sinin sadece 200 şirketin eline geçmesine sebep oldu. Bu durumda 200 şirketin bir tanesinin batması demek, Amerika’da ciddi resesyona sebep olabilirdi. 1920’lerden itibaren insanlar kolay yolla para kazanacakları düşüncesiyle borsadaki hisse senetlerine yatırım yapmaya başlamışlardı. Bu durum borsanın ciddi bir şekilde yükselmesine sebep oldu. Spekülasyonlara iyice açık duruma gelen borsa 1928 yılından itibaren tavan yapmıştı. Bir diğer spekülasyon Florida’daki emlak balonunda görüyoruz. 1920’lerin başından itibaren insanlar Florida’daki gayrimenkullere yatırım yapmaya başlamıştı. Turizm ve bulunduğu konum nedeniyle gelecek vaat eden Florida’da ki bu durum, çıkan bir tropik kasırgayla 400 kadar insanın ölümüne ve binlerce evin yıkılmasına sebep olmuştu. Fatura ağır ve yıkıcıydı. Bir diğer etkense para arzının az olması ve faizlerin inmesiydi. Paranın likidite olmaması sonucu insanların parayı nakit olarak tutmasıyla beraber gelen para akışının az olmasıydı.

 

İlk Domino Taşı

1929 yılına kadar gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın başat ekonomilerinden biri ve üretimin, yatırımın yoğun olduğu bir ülkeydi. Fakat her şey 1928 son aylarından itibaren değişmeye başladı. New York borsası Ekim 1929’da büyümeye devam ettiği gibi Ekim ayının 24’ünde aniden büyüme durdu. Borsadaki yatırımcı oluşan durum karşısında panik yaparak, ellerindeki hisse senetlerini ellerinden çıkarmaya başladılar. 28 Ekime gelindiğinde borsa çökmüştü. Yaklaşık 4,2 milyar dolar birkaç gün içinde yok olmuştu. İnsanlar işlerini, evlerini kaybetmişti. Borsada yatırımı olan insanların bazıları, depresyonla birlikte intihar etmişlerdi. Herkes çaresiz ve ümitsizdi. Bu büyük krizin nasıl ortaya çıktığını veya ne zaman biteceğini kimse bilmiyordu. Başkan Hoover ilk olarak çözümü gümrük tarifelerini arttırmakta bulmuştu. 1931 yılında Başkan Hoover bankaların Ulusal Kredi İşbirliği adında bir oluşum kurması için bankalara teklifte bulundu. Bu önlemler yeterli olmadığı gibi ekonomik kriz daha da etkisini hissettirmeye başlamıştı. Bu durum Amerika’da başkanlığın değişmesine sebep oldu. Başkan Hoover başkanlık seçimlerini kaybedip yerini Franklin Roosevelt’e bıraktı. Franklin Roosevelt, Amerika Birleşik Devletleri başkanı olduğu vakit ülkede her dört insandan birisi işsiz olduğu gibi üretim %30 oranında düşmüştü.



Büyük Krizle Beraber Keynesçiliğin Yükselişi

1929 Kriziyle beraber Amerika’da birçok küçük banka batmıştı. Büyük bankaların küçük bankalara yardım etmede isteksiz olması Amerika’da Federal Bankası yani kısa adıyla FED’in ipleri eline almasına neden oldu. Krizle birlikte makro ekonomi, finans literatürüne girdiği gibi ekonomide Keynesçi ekonomi modeli tüm dünyada yükselişe geçti. Devletler artık sosyal ekonomi politikaları uygulamaya başlamıştı. FED’in bankalara müdahalesi ve Keynesçiliğin yükselişiyle beraber devletlerin ekonomiye müdahaleleri de arttı. Bu durum 1980 yılına kadar neo-liberalizmin yükselişine kadar sürdü.



Avrupa’ya Etkisi ve Faşizmin Yükselişi

1929 krizi Amerika Birleşik Devletleri’nde patlak verdiğinde, etkisinin global olarak hissedilmesi uzun sürmedi. Avrupa’da hiperenflasyonla mücadele eden Almanya, büyük buhranın başlangıcından itibaren krizin en çok etkilediği ülke olup 1933 yılında Nasyonal Nazi Partisinin iktidara gelmesine neden oldu. Birçok işsiz genç ekonomik buhranın verdiği umutsuzlukla, Alman Nasyonal Sosyalist Partisine üye olmaya başladı. Hitler bu fırsatı iyi bir şekilde değerlendirip doğuştan gelen konuşma yeteneğiyle kitleleri etkileyip adeta hipnotize edip 1933 yılında Almanya Şansölyesi olarak seçildi. Nazi Partisi iktidara geldiğinde bir dizi ekonomik önlemler aldı. Üretimi arttırıp işçi maaşlarında belli bir düzeyde iyileşmeye gidildi. Almanya Versay anlaşmasının ağır hükümlerinden kurtulup silah üretimine geçmişti. Büyük Buhranın etkilediği bir diğer ülke olan Avusturya’da Avrupa’nın en köklü bankası olan Creditanstalt Büyük Buhranın yıkıcı etkisiyle batmıştı. Büyük Buhran’ın etkilemediği tek ülke Sovyetler Birliğiydi, Sovyetler uyguladığı devletçi politikalarla büyük krizden etkilenmemişti. Ağır sanayi yatırımlarını uygulayan Sovyetler, 2.Dünya Savaşından sonra bir süper güç haline gelecekti. Büyük Buhran sonucunda Almanya ve Finlandiya’dan Sovyetler Birliği’ne ara ara göçler olmuştur. İlginç bir anekdotsa John Steinbeck’in Gazap Üzümleri kitabı Sovyetlerde Kapitalizmin kara propagandası olarak okutulmuştur.



Türkiye’ye Etkisi

Türkiye Cumhuriyeti 1923 yılında kurulduğunda ekonomik olarak iflas etmiş bir imparatorluğun mirasını devralmıştı. Lozan Anlaşmasında kapitülasyonlar ve Duyun-u Umumiye idaresi kaldırılmıştı. Fakat Osmanlı döneminden kalma borçları ödemek zorundaydı. 1929 Büyük Buhranına kadar ekonomide özel teşebbüsü destekleyen ve liberal politikalar izleyen Türkiye Cumhuriyeti, 1929 krizinden sonra devletçi bir ekonomi politikası izlemeye başlamıştı. Ülkede artan huzursuzluklar ve Cumhuriyet Halk Partisine karşı tepkiler, Serbest Cumhuriyet Fırkasının Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle kurulmasına neden oldu. Genel olarak dışarıya bağımlı ve tek ihracat kalemi tarım ürünleri olan Türkiye’de Büyük Buhranın etkisiyle fiyatları düşen tarım ürünleri ve ihracat ürünlerinin fiyatının düşmesi Türkiye’nin ekonomisini oldukça etkiledi. Bu oluşan krizde Türkiye çözüm olarak, 1925 yılında dostluk anlaşması yaptığı Sovyetler Birliğine yönünü çevirdi. Türkiye’de dönemin Başbakanı İsmet İnönü’nün Moskova ziyareti sonucu, Sovyetler Birliğiyle ekonomi temelli kredi anlaşması yapıldı.

Krizin Sonu

2.Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere üretimi arttırıp bankaların spekülatif hareketlerine karşılık devletlerin uyguladığı Keynesçi müdahaleci politikalar sonucunda Büyük Buhran atlatıldı. Dünya tarihinin gördüğü en büyük ekonomik kriz olan Büyük Buhran sonucunda birçok kişi işsiz kalıp evlerini, servetlerini ve bazıları da yaşadıkları psikolojik bunalım sonucu hayatlarını kaybetti. Krizle beraber kadınlar çalışma hayatında daha fazla yer almaya başladı. Ekonomide müdahaleci yaklaşım yaygınlaştı. Sonuç olarak 1929 Ekonomik Krizi Covid-19 etkisiyle oluşan ekonomik krize kadar dünyanın gördüğü en büyük kriz özelliğini taşıdı.


Ali TAMAHKÂR

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir