“Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar”(N. P)



Kulağımızdan hiç eksilmeyen Kudüs sesleri, savunmaları, savaşları, eziyetleri,
nidaları,hakkında bir şeyler anlatan onca profesörler.. Peki Kudüs bizim neyimiz olur,
Kudüs’te beklenen neden bir Türk evladıdır da şeriatle yönetilen bir Arap devleti değildir?
Tarihte ilk defa 751 Talas Savaşıyla Abbasilere yardım eden Karluk Türkleri dünyanın kaderini
tamamen değiştirerek yenilmesi an meselesi olan ve islamın tek kaynağı olan bir devleti kurtararak
islamın bugünkü coğrafyalara yayılmasının önünü açmış, denilebilir ki islam yayılabildiyse bugün
bunun en büyük sebeplerinden birisi Karluk Türkleri olmuş. Bu savaşta İslamı tanıyan Türklerin
topluca İslama geçişiyle İslam tarih boyu mihmandarlığını yapacak fedaisini bulmuş Peki Kudüs?
Kudüs şehri hem Yahudilik hem Hristiyanlık hem de İslam dini açısından oldukça önemli ve merkezi,
Yahudilik açısından önemli olma sebebiyse; Yahudilik tarihinde Kudüs’ün gündeme gelmesi ve önem
arz edişi Hazreti Davut Aleyhisselam’ın Kudüs’ü Fethi edip Kudüs’ü İsrail krallığının yani devletin
merkezi yapması ile başladı o zamana kadar Kudüs Yahudi teolojisinde bir önem taşımıyordu. Yahudi
kutsal kitabında Kudüs sadece Hz.İbrahim döneminde Tevrat’ta yer aldığı şekliyle Salem olarak
geçiyordu. Salem bugünkü Jeru Selam olarak alınırsa Tevrat çerçevesinde oraya ilk giden Ceddül
Enbiya olarak kabul edilen Hz.İbrahim Aleyhisselam, yani üç dinin ortak halifesidir. Bu noktada
Kur’an-ı Kerim Hz İbrahim’in ne Yahudi ne Hıristiyan ne de putperest olmadığını onun dosdoğru bir
Müslüman olduğunu “Hanifen Müslima” ile ifade eder. Bu noktada görülür ki Hz. Musa da Kudüs’e
girmeyip vadedilmiş Topraklar olarak addedilen Lut Gölü yakınlarında ki Nebo Dağı tepesine vefat
etmiştir. Böylece Yahudilikte Kudüs’ün önemi ve değeri Hz Davut ile başlamış, Hz Davut 40 yıllık
krallığı’nın 7 yılını Hebron da El-Halil(Batı Şeria) kentinde geçirmiş, Kudüs’ü alınca da Kudüs’ü
Devleti’nin başkenti yapmış böylece Yahudilik de İsrailoğulları Hz. Davut ‘la yerleşik hayata geçmiş
oldular. Hz Davut’un amacıysa Kudüs’e Yahudilikte son derece kutsal olan içerisinde hem Tevrat’tan
bir nüsha olan ve 10 emrin yazılı olduğu iki taş da olan ahit sandığı için bir mabed yaptırmaktı.İlk
olarak kendisi için bir saray yaptırdı,daha sonra da planladığı bu mabedi yaptırmak istedi ama
Yahudilik inancına göre Hz.Davut çok fazla savaşa katıldığı ve çok fazla kan döktüğü için Allah için
yaptıracağı bu mabedin yapımını oğlu Hz.Süleyman’a nakletti. Hz. Süleyman, Hz. Davut’tan sonra
Kudüs’te Yahudiler için Kudüs’ün son derece önemli oluşumunun temel sebebi olan Süleyman
Mabedi olarak adlandırılan bu tapınağı yaptırdı ve dolayısıyla Kudüs Yahudiler için en Merkezi yer
haline gelmiş oldu. Bunun sonucunda bugün Yahudi literatürüne bakıldığında semavî Kudüs’ün
dünyanın sonunda gelindiğinde yerdekinin yerini almak üzere ineceği inancıyla, Kudüs yeniden
kurulduğunda ve ölüler diriltildiğinde mâbedin bulunduğu tepeye yakın olduğu için zaman kazanmak
ve sıkıntıyı azaltmak amacıyla Zeytindağı’na gömülme arzusu, Yahudi Fısıh bayramının seder sofrası
ve kefâret günü ibadeti “seneye Kudüs’te” dileğiyle sona erdirilip, hiç bitmemiştir.Bugün dahi İsrail
Devleti Mescid-i Aksa’nın altını kazarak, Süleyman mabedinin temelini araya devam ederek,mabedin
temelini bulup, inançlarının temellerini detekrar inşa etmek istiyorlar.

“Eğer seni unutursam ey Yeruşalim,sağ elim hünerini unutsun; eğer seni anmazsam, eğer
Yeruşalim’i baş sevincimden üstün tutmazsam dilim damağıma yapışsın” (Mezmur, 137/5-6)
Hristiyan inancındaysa Markör incili’ne göre Hz. İsa Galile bölgesinden tebliğe başlamıştır.
Oradaki halkın olumsuz yaklaşımları sonucu Kudüs’e geçmiş mabedi temizlenmiş fakat
Yahudiler tarafından olumsuz tavırla karşılaşınca şehrin cezalandırılacağını söyleyerek
uzaklaştığına, Hz.İsa’nın dünyevi hayatının burada sona erip, çarmıha gerildiğine, çarmıha
gerilediği esnada da mabedin perdesinin yırtıldığına inanılır. Hristiyan inancında ki 5 Hac
noktasından biridir Kudüs. İslamiyette ise Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa Müslümanların
ilk kıblesidir Kudüs.İlahi tebliğe şahitlik etmiş ve Peygamberimiz Hz.Muhammed Mescid-i
Aksa’dan miraca yükselmiştir. Cenabıhak İsra Sûresi’nin ilk ayetinde şöyle buyuruyor:
“Kulunu birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini
mübârek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir.” Kudüs, Hz. Ömer
devrinde fethedilmiş ve Mescid-i Aksa yaptırılmış, işte bu denli mukaddes bir emanet tarih
boyunca işgal altında tutulmuşken tarihin en kritik noktasında 80 yıllık haçlı işgali altındaki
Kudüs bir Türk hükümdar tarafından kuşatılarak şanlı bir zafere ulaşılmış, Selahaddin
Eyyübü’nin bu şanlı zaferiyle İslamiyetin yayılmasının önü bir Türk hükümdar tarafından
tamamen açılmış oldu. Talas savaşından Selahaddin Eyyubi’ye kadar böyle bir davada İslam
önderliğini sloganı halen denilebilir ki;Kudüs için Türklük. Osmanlı yönetiminde de Kudüs
Filistin halkına geri verilerek korumaya alınmış. Bu mukaddes emanet 1967 yılında İsrail
Devleti tarafından işgal edilerek 1880 yılında kabul ettiği kanunla bölünmez başkenti olarak
ilan edildi. İlk olarak napolyon Bonebarte’ın fikriyle ortaya atılan Kudüs’te bir Yahudi devleti
kurma fikri, Basel’de yapılan Birinci Siyonizm Kongresi sonucunda Dünya siyonizm
teşkilatının bu yönde harekete geçmesiyle Osmanlı idaresinde bulunan Filistin’in, Birinci
Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin desteğini alan Araplar tarafından bölgede Osmanlı
hakimiyetine son verilerek, Birinci Siyonizm Kongresinde yayınlanan Basel programıyla
planlanan yüzbinlerce Yahudi göçünün gerçekleştirilmesine izin verdiler. İsrail’in siyonizm
propagandası yönelik bu hareketi halen süregelen sürede yüzbinlerce Filistinli Halkın bugün
dâhi kendi topraklarında mülteci konumunda yaşamalarına sebebiyet verir.Bu kısımda kendi
topraklarında mülteci olarak yaşatılan ve 1986 yılından beri İsrail Devleti’nin siyonist
amaçlarla müebbet zindanlarda tuttuğu ve işkence ettiği yüzbinlerce Filistinli erkeğin sosyal
medyaya yansımasını önünü keserek, müebbet zindan işkencesiyle çocuk sahibi olması
engelliyor, İsrail devletinin en önemli silahı haline gelen bu eziyet ve Filistin halkının hain yok
edilmeleri amaçlanan bu zalimlik bir sevincin de kaynağı oldu. Filistinli kadınlar zindanlarda ki
eşlerinin spermlerini kaçırarak doktor yardımıyla hamile kalıyorlar, Sefir-ul Hurriye, yani
özgürlük elçileri adı verilen bu çocukların 81.cisi geçtiğimiz günlerde Filistinli esir Velid
Dukka’nın kızı doğdu. Bu dünya her gelenin göçebelik yaptığı bir hanuman, görülmeyeni yok
saymak zihni küçümsemekle eş ;zihni küçümsemekle kainatı varoluşla her haliyle
reddetmek bir bardak suya okyanus demek denize haksızlık ;denizi seyredip okyanusu
bulduğunu sanmaksa enaniyet. Umarız Hz. Meryem’e keşke ölsem diye düşündürten
sancıları bir peygamber doğumuyla müjdelendiği gibi, sancıları sona ermeyen Filistin halkına
bu müjdenin tohumları bir bahar sabahı Kudüs’ün üstüne güneşin doğumunu müjdelerler.
Kudüs ise bizim evimiz olur.

Şeyda ÖZDEM

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir