Kentleşmenin son sürat arttığı, insanların doğadan, doğal hayattan kentlerdeki betonlara hapsolduğu bu çağda sadece doğaya hasret kalmıyor aynı zamanda doğa ile arasındaki bağı koparmayan insanlara imreniyoruz. Öyle ki birçoğumuzun hayatı sistemin çarkına adapte olmuş bir şekilde ev-iş arasında günleri devirmek iken o doğa aşığı insanlar kendi düzenlerini öyle güzel öyle incelikle kurmuşlar ki onlar günleri devirmiyor, her günü ayrı bir hikaye misali yazıyorlar!

Kimilerinin anlatsa ‘hadi canım bu kadar da hayalperest olma!’ diyerek çarpık bir gülüş ile alaya alacağı, ihtimal vermeyeceği bir hayattan bahsetmek istiyorum sizlere.

Gönül Şamilkızı… Gönül Hanım’ı anlatmaya hangi özelliğinden başlayacağımı ben de pek kestiremiyorum. Öyle ki birbirinden farklı ama birbiri ile bağlantılı birçok sıfata sahip kendisi. Bir kısmımız onu gazeteci/muhabir kimliği ile tanıyoruz. Özellikle Kırım’ın işgalinde sırtında siyah sırt çantası elinde mikrofonu ile işgalin tüm gerçeklerini vaktinde ve yerinde bizlere aktarması ile daha çok tanımış ve cesur yüreğini takdir etmiştik. Mesleğini ‘Bir muhabir, evet her şeyden önce profesyonel olmalıdır ama bir muhabir mutlaka vicdanlı olmalıdır.’ diye tanımlayan Şamilkızı, işgalden sonra orada edindiği tecrübeleri ve işgale dair her şeyi aktardığı Kırım Ateşi adlı kitabı ile Kırım Tatarlarının yanında olduğunu bir kez daha duyurmakla beraber yazarlığa da profesyonel anlamda ilk adımını atmıştır. Ardından yazmış olduğu İstiklal Hasreti adlı kitabı ile edebiyat camiasında geçici değil kalıcı olacağını ve eserleri ile okuyucuyla buluşacağının garantisini vermiştir.

Gelelim Gönül Hanım’ın takip ederken huzur bulduğum, mutlu olduğum, imrendiğim yaşantısının diğer yanlarına… Sosyal medyada Gönül Hanım’ı takip edenler kendilerini bir gün Karadeniz’in yaylalarında çiçek toplarken, başka bir gün başka bir yaylada yeşilin her tonuna karşı çay içip yemek yerken bulabilir. Öyle sanıyorum ki Karadenizli olmama rağmen onun kadar Karadeniz’in yaylalarına hakim değilimdir. O yaylalara misafir olmuyor, adeta o topraklara ev sahipliği yapıyor. Doğaya olan tutkusu ve bağlılığı onu iyice ele geçirmiş olacak ki yaşadığı şehrin bir köyüne kendi yayla evini yaptı. Yaptırdı demek haksızlık olur çünkü bu büyük hayali uğruna yeri geldi ustalarla çalıştı, yeri geldi etrafı temizledi ve tüm ayrıntıları ile tek tek ilgilendi. Bu süreci yine sosyal medyadan takip eden biri olarak ben de gün be gün bu güzel hayalin hayata geçtiği sürece tanık olmaktan son derece memnun olduğumu belirtmek isterim.

Ben bunu yapamam demeden, hatta aksine ben bunu neden yapamayayım düsturu ile ilmek ilmek işledi tüm detayları. Onu kâh evine rüya kapanı yaparken gördük kâh evin dört bir yanına çerçeve sarkıtırken. Bir gün onunla beraber bahçeye envai çeşit bitki ekerken başka bir gün mahsülleri topladık.

Vicdanlı bir muhabir, kalemi kuvvetli bir yazar, özgür bir gezgin, merhametli bir anne olmasının yanı sıra iyi bir aşçı olması ile de Gönül Hanım adeta ideal Türk kadını olarak bizlere örnek oluyor.

Onu her gün farklı bir lezzetin tarifini verirken görebilirsiniz. Tabi en güzel tarif edişi ile; ‘Bunu ben uydurdum. :)’

Bizlerin karantina sürecinde kendimizi tanıma fırsatı bulduğumuz şu zamanlarda, kendisini çoktan tanımış ve geliştirmiş olması sebebi ile Türk kadınlarının dilediği her şeyi en güzel şekilde yapabileceğini gösterdiği için kendisine minnettarım.

Oluşturduğu dünyasında bitmeyen enerjisi, paslanmayan üretkenliği ile daha nice örnek olacağı yönlerini bizimle buluşturacağı günleri iple çekmeye devam edeceğim.

Hep dediğim gibi: Keşke Gönül Şamilkızı’nın evinde bir çiçek olsam!

Esen kalın.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir