İçerisinde bulunduğumuz 21. yüzyılda Türk milletinin bekasını kendisine bir vazife edinmiş hiç kimseye bunu neden edindiklerini yahut neden edinmeleri gerektiğini öğretmek haddimiz değildir. Fakat kendisini isimlendirirken ihtilafa düşen arkadaşlarımıza birkaç hatırlatma yapmayı elzem görüyoruz.

Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ; kendisinin de öğrenme sürecindeyken usta-çırak eğitimiyle kavradığı fikir sistemini, daha sonra hareketin gelişiminin hızlanmasıyla usta-çırak eğitiminin süreci yavaşlatacağını ve başarı oranını düşüreceğini hesap ederek kaynak kitap olarak kullanılmak üzere; Galip ERDEM, Dündar TAŞER gibi büyük Türk milliyetçilerinden edindiği bilgileri bir kitapta toplamış ve ismini Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi olarak belirlemiştir. Bu kitapta milliyetçilerin kim olduğu sorusuna cevap olarak, “Türk milletinin bekası için şahsi ve ailevi menfaatlerinden vazgeçebilen kişilere Türk milliyetçisi denir” cevabını vermiştir. Bu cevabın peşinden de Türk milliyetçiliğinin, Türk milliyetçilerinin tekelinde olduğunu belirtmiş ve eklemiştir; milliyetçiliğin gün geçtikçe artan imkanlarından faydalanmak amacıyla kendisini milliyetçi olarak tanıtabilecek kişilerin çoğalması ihtimalinin en aza indirilebilmesi için bu gereklidir. İskender hocamızın bu sözlerinden anlıyoruz ki kendisini samimi bir şekilde Türk milletinin hizmetine adayan herkes Türk milliyetçisidir. Günümüze gelecek olursak, kendisini isimlendirme konusunda hiç sıkıntı çekmeyen hatta ve hatta elini bol tutmaktan hiç çekinmeyen milliyetçi arkadaşlarımız; millet ve milliyet çatılarında toplanmak şöyle dursun, tarihte yaşamış ve Türk milletine çok kıymetli hizmetlerde bulunmuş güzide şahsiyetlerimizin adlarıyla dahi kendilerini isimlendirmeye başlamışlardır.

Türk milleti yazılı eserler bırakmaya ne kadar geç başlamış olursa olsun, tarihi bölünemeyecek kadar büyük hadiseler ve şahsiyetlerle doludur. Türkistan’ın bozkırlarından başlayıp Avrupa’nın göbeğine kadar gitmiş ve büyük işler başarmış bir millet için de olması gereken budur. Biz Türk milliyetçilerine düşen ise bu abide şahsiyetlerimize olan hayranlıklarımız hasebiyle ayrılık ateşinin içerisine birbirimizi atmamaktır. Bu abide şahsiyetlerimiz de bunu istediklerini belirtmişlerdir. Milletimizin yetiştirdiği en nadide şahıslardan birisi olan Yavuz Sultan Selim, bu durumun olma olasılığından dahi duyduğu büyük hüznü “Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi/ Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni” mısralarıyla dile getirmiştir. İçerisinde bulunduğumuz yüzyılda ideolojiler şöyle dursun iktisadî fikirler çarpışmaya ve birbirlerine üstün çıkmak için çabalamaya başlamışken, tarihin gördüğü en büyük ve en başarılı milletlerden olan Türk milletinin geleceğinin teminatı olan gençlerinin aynı safta duran, taban tabana dahi zıt olmayan evlatları; yüklendikleri siyaset üstü misyonun farkına varmamakla birlikte, kendilerini birkaç kişinin “lideri” olarak gören birkaç şahsın zehirli fikirleri sebebiyle birbirlerine düşmektedirler. Bu durum böyleyken gençliğimiz Türk milletinin bekasını düşünüp bunun için çalışmak, kendisini geliştirmek yerine kendilerini avukat yahut koruma sanarak şahısların adına kavga etmekten başlarını kaldıramayacaklardır.

Bu durumlarda yapılması gerekenler çok sınırlıdır. Güçlü olanın güçsüz olan tarafı ezmesini beklemek, şüphesiz ki Türk milletinin geleceğine yine kendisinin vuracağı en büyük darbe olur.  Doğru eğitim sayesinde çözülmeyecek hiçbir şey yoktur. “Türk nedir?” diye sorduğumuzda verebileceğimiz çok fazla cevap vardır fakat her millete nasip olmayan tek şey, medeniyettir. Giyimden yaşam tarzına, edebiyattan savaşa attığı her adımda bir medeniyet göstergesi bırakan yüce Türk milletinin evlatlarının ilk olarak yapması gereken de budur: Kendini eğitebilmek, geliştirebilmek. Takipçisi olduğunuz şey şayet bir fikir ise onu yine fikri olarak kendinizi geliştirerek savunabilirsiniz. Kim olduğunuzun yahut ne yaşadığınızın hiçbir önemi yoktur. Kendini geliştirip savunduğu fikrin ne olduğunu bilen bir kişinin önünde durabilecek bir güç yoktur. Tarihi, edebi ve ilmi okumalarla araştırma ve öğrenme tekniklerinin doğru şekilde öğrenilmesi ise milli şuuru ortaya çıkartacak ve gelişmesine zemin hazırlayacaktır. Tarihinde yaşamış tüm şahsiyetleri eğri ve doğrusuyla kabul edip, doğrularıyla iftihar ederek hatalarından ders çıkarıp tekrarına müsaade etmemek, bir Türk milliyetçisinin Türklüğe yapabileceği en büyük iyiliklerdendir.

Hâli hazırda kurulu olan bir düzeni, tertibi değiştirmeye yahut yıkmaya çalışmak yerine; mevcut yapıyı analiz edip problemlerini bulup düzeltmek için çabalamak elbette ki akıl sahibi herkesin çok net bir şekilde görebileceği bir şeydir. Bizlerin de yapması gereken budur. Zehirli fikirlerini sağda solda düşüncesizce savuran şahısların peşinden gitmeyip, yıllar önce dünyayı terk etmiş büyüklerimizi de kabirlerinde rahat bırakmalıyız. Türk milletine gönül vermiş, onun devamlılığına kendini adamış bir Türk evladının hiçbir çekince ve şüphe içerisinde kalmayıp Enver Paşa’yı sevip Sultan II. Abdülhamit Han’ı gönlünde bir yere koyabilmesi milli şuurun gerektirdiklerinden sadece bir tanesi, bir örneğidir.

Güzide şahsiyetlerimizin her biri birbirinden kıymetlidir ve hepimiz için teker teker kıyas edilemeyecek kadar önemlidir. Fakat mühim olan mesele şudur: Kader; tarih ya da hayat nasıl isimlendirmek isterseniz, hepsine aynı şekilde davranmamış ve aynı şartları sunmamıştır. En nihayetinde onlar da birer insandır ve doğru veya yanlış yapmaya hepimiz kadar hakları vardır.

Yapmamız gereken ise acı, çile yahut başarı yarıştırmak değil; büyüklerimizi kendimize bir örnek alarak onlara saygı duymak ve devraldığımız sancağı onlardan da ileriye taşımaktır.

Bilge Ersagun

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir