Şüphesiz ki uzun bir süre hepimizin hatırında olacak bu tarih. 10 Nisan 2020 saat 22:00-24:00 arasında ülkece büyük bir sınava tabî olduk. Zannımca sınıfta kaldığımız bir sınavdı bu. Peki neler oldu?

Saatler 22:00’yi gösterdiğinde haberlerde bir altyazı geçmeye başladı; “30 ilde ve Zonguldak’ta -bu süreçte beni en çok ‘ve Zonguldak’ tabiri güldürüyor istemsizce- iki gün süre ile sokağa çıkma yasağı” diye. Şaşkınlık içerisinde olayı anlamaya çalıştık hepimiz. Daha birkaç saat öncesinde sağlık bakanı basın toplantısı düzenlerken bu konuya dair en ufak bir şey söylememiş sadece ‘güneşli havadan ötürü sokakların cazibesine kapılmayalım’ demişti. Haftalardır tartışılan sokağa çıkma yasağı birtakım önlemler ile adım adım gelmişti aslında. Önce 65 yaş üstüne gelen yasak ardından 20 yaş altına gelen yasak derken halk olarak sokağa çıkma oranını elimizden geldiğince azaltmaya gayret ediyorduk. Ama bir altyazı ile geçilen bu mühim karar insanları birden telaşa sürüklemiş ve inanılmaz bir kaosu gözler önüne sermişti.

Haftalardır yapılan uyarılar, haberler, olayın ciddiyeti bir anda kaybolmuş ve insanlar gerek yayan gerekse araçları ile en yakın market, bakkal ve benzinliklere akın etmişti bile. Vatandaş olarak izlerken son derece utanç duyduğum görüntüler gördüm/gördük. Bilim kurulundaki her bir uzmandan ısrarla duyduğumuz ve bir anda hayatımıza katılan ‘sosyal mesafe’ kuralı sanki hiç duyulmamış gibi katledilmiş, bulaşıcılığı son derece kolay olduğu için maske ve eldiven konusunda sürekli uyarılar yapılmasına rağmen uyarılar sanki hiç yapılmamış gibi akın etmişti insanlar buldukları en yakın yerlere.

Maskesiz, eldivensiz insanlar, sosyal mesafeye uymadan üst üste yığılan kalabalıklar, bunlar da yetmiyormuş gibi kavga eden ahmaklar! Edep yahu dedirtti hepimize. Peki suçlu kim?

Yönetim ve yönetme kabiliyetinin ne kadar mühim olduğunu idrak ettiğimiz bir iki saatlik dilime şahit olduk. Sürecin aslında o kadar da iyi yönetilmediğini bu gece yapılan bu büyük ihmalkarlık ile görmüş olduk. Önümüzdeki iki hafta boyunca vaka artışında olacak yükselişten ilk olarak hükümet suçludur. Hükümet suçludur çünkü;

-Böylesi olağan bir durumda sokağa çıkma yasağı haberlerde son dakika haberi olarak geçme rahatlığında verilmemeliydi. İnsanlar saat 24:00 itibari ile yasağın başlayacağını öğrenince panik hali ile sokaklara döküldü bunun önü alınmalıydı.

-Yasağı içişleri bakanı düzenleyeceği basın toplantısı ile bizzat birinci ağızdan vermeli halkı bizzat kendisi haberdar ederek oluşacak olan kaos ortamını dizginlemeliydi.

-Yasağa dair genelge karardan sonra değil bizzat bakanın düzenleyeceği toplantıda yine onun tarafından izah edilmeli ve halka fırınların, su dağıtım şirketlerinin açık olacağını söyleyerek kaosun önüne geçilmeliydi.

-Virüs ana merkezi İstanbul’da böyle bir karar alınacaksa şehrin güvenlik güçleri ve gözbebeği bekçileri mahallelerde ve işlek yerlerde sosyal mesafeyi koruma ve yığılmaları önleme adına koordine edilmeliydi. Bu konuda halka suistimal alanı tanınmamalıydı.

-Belediyeler önceden haberdar edilmeli, belediye başkanları yasağı halk ile beraber televizyondan öğrenmemeliydi. Oluşabilecek yığılmalar konusunda belediyeler ile işbirliği yapılmalı ve halkın sakinliği yine iller bazında belediye başkanları ile ortaklaşa sağlanmalıydı.

Bunlar ve bunlar gibi birçok sebepten ötürü 10 Nisan 2020 günü hükümet Çin virüsü ile mücadele konusunda bugüne kadar verilen ama iyi ama kötü tüm mücadeleyi baltalamış ve sonuçlarını en az iki hafta sonra göreceğimiz karanlık bir sürece bizleri itmiştir. Peki tek suçlu hükümet miydi?

Öyle sanıyorum ki birçoğumuz yaklaşık bir aydır evlerimizdeyiz. Bu virüs ile bugün tanışmadık. Gerek sağlık bakanı gerekse uzmanlar herkesin kendisini karantina altına alması gerektiğini, bir süre izole edilmemiz gerektiğini neredeyse yalvarırcasına anlatıyordu. Anlaşılmayan noktalarda ilk olarak kafe/avm gibi toplulukların olabileceği alanlar kapatılmaya, kuaför/berber gibi insan sirkülasyonunun olduğu yerlerin de kapatılması ile yasaklar peşi sıra gelmeye başlamıştı. Bu sürecin hemen bitmeyeceğini hepimiz biliyorduk. Alışverişlerimizi bu sebepten ona göre yapıyor temel ihtiyaçlarımızı bizi en az bir iki hafta götürecek şekilde alıyorduk. ALMIYORMUŞUZ! LUPPO’YU VE ISPANAĞI UNUTMUŞUZ! Bu akşama dair görüntüleri izlerken o kadar üzüldüm o kadar ah vah ettim ki! Her akşam açıklanan ölüm sayılarını sadece sayıdan ibaret gördüğümüzü, canımız yanmadığı için virüsü ciddiye almadığımızı düşündüm. İki gün için bu kadar bilinçsizce hareket etmeye değer miydi?

Gerçekten ama gerçekten ihtiyacı olan insanları anlarım ama şu olaya akıl erdiremiyorum. Evlerinizde sizi iki gün idare edecek yiyeceğiniz gerçekten yok muydu? Böyle bir zamanda alkol almak için, kola almak için sokaklara dökülmenize değdi mi? Özellikle İstanbullular böylesi ölümcül riski nasıl göze alabildi? Üç haftaya kalmaz hastaneden direkt mezarlığa sevdikleriniz defnedilmeye götürüldüğünde son bir kez görememenin acısı ile bir ömür geçecek mi? Öfkeliyim çünkü bu gece yaşananları bilinçsiz olmamaya yoruyorum. Öfkeliyim çünkü bu süreci iyice içinden çıkılmaz bir hâle sokmuş olma durumundan korkuyorum. İki gün yahu iki gün! Yarın yapacağınız pilav sizi pazartesi gününe kadar götürebilecekken böylesi tedbir almadan yığınlar oluşturarak binlerce insanın hayatını tehlikeye atmış olmanıza kızıyorum!

Biz beş kişilik bir aile olarak ilk yasaklar gelmeye başladığında evdeki eksiklerimizi tespit etmiş ve temel ihtiyaçlarımızı stokçuluk olmayacak şekilde temin etmiştik. İşimizi ne hükümete ne de bir başkasına bırakmış ve aile içerisinde kendi yönetimimizi kurmuştuk. Bu sebeple bu akşam birçok İstanbullu dışarda iken ben ailemle evimde olan biteni güvenli bir şekilde takip edebildim. Bu virüs şakaya gelmez, önce kendi tedbirimizi almak zorundayız! Kendimiz için, birbirimiz için, bu günleri bir an önce aşabilmek için en ufak ihmalkarlığa geçit vermemeliyiz!

Daha sıkıntılı zamanlarımızda, daha sakin olacağımız, mantığımız ile hareket edeceğimiz sağlıklı ve güvenli günlerimiz olsun!

Esen kalın.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir