Kesin İnançlılar
Eric HOFFER
Çevirmen: Erkil GÜNUR
Tur Yayınları, Düzeltilmiş Nüsha 2017, 127 say                                                                                                                                                                                                                                                                          1951 yılında kitap olarak yayımlanan Kesin İnançlılar, milyonu aşkın satış yapan ve üniversitelerde siyasal bilimlere yardımcı kitap olarak okutulan önemli bir eserdir. Eric Hoffer; bu kitapta ister dini hareketler olsun, ister sosyal devrimler veya milliyetçi hareketler olsun, bütün kitle hareketlerinde ortak olan bazı özellikleri incelemiştir. Ayrıca bu kitap temel olarak, kitle hareketlerinin aktif olan dönemiyle ilgilenmektedir. Bu dönem, kesin inanç adamının (diğer bir deyimle, hayatını kutsal saydığı bir amaç uğruna feda etmeye hazır olan kişinin) yürüttüğü dönemdir.
Kitap 1951 yılında yayımlanmıştır fakat günümüzle karşılaştırmalı olarak okuduğumuzda birçok benzerliğin olduğunu göreceksiniz. İnanç adamı her dönemde bağlı olduğa fikre dayanarak o fikrin kendisine sunduğu vaatlere göre kendi hayatını şekillendirmektedir. Hatta bu vaatlere bağlı olarak yaşamına ümitli bir şekilde devam etmektedir. Hoffer’a göre bu adamın inanç açısından hangi ideolojiye bağlı olduğunun pek önemi yoktur. Bu durumu Hoffer: “Her ne kadar aşırı Hıristiyan, aşırı Müslüman, aşırı milliyetçi, aşırı Komünist ve aşırı Nazi arasında belirgin farklar bulunmaktaysa da, bunları harekete geçiren aşırılığın aynı kökten geldiği kabul edilebilir.” diyerek açıklamıştır. Yani aynı kökten gelen aşırılık hissi her ideolojide aynı fanatizmle yaşanmaktadır. Yalnızca bağlı bulunan kitle hareketi farklılık göstermektedir. Hoffer, kitle hareketlerini ele alırken onları dört bölüme ayırmıştır:

1-Kitle Hareketlerinin Çekici Yönleri
Hoffer’a göre, “Bir kitle hareketinin çağrısıyla mesleki bir kuruluşun çağrısı arasında önemli bir fark vardır. Mesleki bir kuruluş, kişisel ilerlemeler için imkânlar vaat eder ve onun çağrısı temelde kişisel çıkar yönündedir. Bir kitle hareketi ise, özellikle aktif ve uyandırıcı dönem kitleyken, çağrısını kişiliğini yükseltmek peşinde olanlara değil, beğenmediği benliğinden kurtulmak çabasında olanlara yöneltir. Bir kitle hareketinin taraftarlar çekmesi ve bunların taraftarlığını devam ettirmesi, kişisel yükselme arzusunu tatmin edebileceğinden dolayı değil, kişilerin kendinden kurtulma arzusunu tatmin edebileceğinden ötürüdür. Eğer kişi kendini beğenmiyor, değişme arzusu içerisinde kendinden farklı bir kişilik ortaya çıkarmak istiyorsa bu kişiliğini çıkarmasına ortam sağlayacak en uygun yerler kitle hareketleridir. Bugün de baktığımızda birçok insan gerek kitle hareketlerini gerekse sosyal medyayı kendi kişisel benliklerinden kurtulmak amacıyla kullanmaktadırlar.
Eğer meşgul olmaya değer nitelikte bir işiniz yoksa kitle hareketleri aynı zamanda sizlere meşgul olmaya değer hissedeceğiniz bir inanç aşılayacaktır. Yani Hoffer’in deyimiyle “Kutsal bir amaca iman, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doğan boşluğu doldurmaktadır. Bu bölümü okuduğunuzda eğer bir kitle hareketi mensubuysanız kendinizle bazı konularda yüzleşme imkânı bulacaksınız.

2- İnanç Değiştirmeye Hazır Kişiler
Alt uçların toplum üzerindeki etkisinden bahsederken Hoffer; kenara itilenlerin, ezilenlerin inanç değiştirmeye en uygun kişiler olduğunu vurgulamıştır. En köklü yeniliklerin de bu kişilerin varlığı sayesinde gerçekleşebileceğini belirtmektedir.    
Hoffer, eserinde bu kişilerden “Atılanlar ve itilenler, çok kere bir ulusun geleceğinin hammaddesini oluşturmuşlardır. İnşaatçının beğenmeyerek kenara ittiği taş, yeni bir dünyaya temel olmaktadır. Ayak takımı olmayan ve isyankâr bireyleri bulunmayan bir ulus sakin, düzenli, hoş ve nezihtir fakat doğacak yeniliklerin tohumundan yoksundur. Avrupa ülkelerinde toplumu rahatsız eden kişilerin bir okyanusu aşarak yeni bir kıtada, yeni bir dünya kurmaları tarihin bir cilvesi değildir; bu yeni dünyayı ancak böyleleri kurabilirdi.” diyerek bahsetmektedir.
Hoffer’e göre inanç değiştirmek istemenin bir sebebi de kişinin mevcut inancında özgür olmasıdır. Zaten özgür olan kimselerin özgürlük için mücadele etmekten zevk aldıklarını söyler. Eric, “Yeteneksiz olan bir kişi için seçme özgürlüğünün faydası ne olabilir? Bir kitle hareketine, kişisel sorumluluğumuzdan kaçmak için veya ateşli bir genç Nazi’nin dediği gibi; ‘özgür olmaktan kurtulmak’ için katılırız.’’ der. Hatta bu konu ile alakalı Renan’ın meşhur sözü ile kendini destekler: “Fanatikler ölümden çok, özgürlükten korkar.”
Bu bölümde en etkilendiğim hususlardan biri özgürlük kavramı ile ilgili Hoffer’in yaptığı açıklamalar ile, bana göre inanç adamının psikolojik tahlilini başarılı bir şekilde okuyucuya sunmasıdır.

3- Birlikte Hareket ve Nefsinden Fedakârlık
Hoffer, bir kitle hareketini belki de en cazip kılan noktalardan birine bu bölümde değiniyor. Kitle hareketlerinin kendimiz gibi düşünen insanlar bularak yalnız olduğumuz düşüncesinden kurtulma isteği ve kendimize birer amaç edinerek fedakârlık duygusu kazandırdığını belirtiyor.
Bu bölümde Hoffer’in en beğendiğim cümlelerinden biri şudur: “Kitle hareketlerine göre kendine yeterli insan; aciz, sefil ve suçlu bir yaratıktır. Bu yaratığın tek kurtuluş  yolu kendi kendini reddetmesinde ve kutsal bir topluluğun bağrında kendine yeni bir hayat bulmasındadır. Bu kutsal topluluk bir kilise, bir ulus, bir siyasi parti, bir örgüt vs. olabilir. Böylece, bu nefsini reddediş, ihtirası telaşa sürükler, devam ettirir.”  Yani aslında kitle hareketleri önce halka bir bozukluk aşılar daha sonra bozukluğun tedavisi olarak kendini halka sunar. Bu durumda halkta birlik ve fedakârlık duygularını tetikler.
Birlik ve beraberlik duygusu bugün ve her zaman sömürülmeye en müsait duygudur. Etrafımızdaki ideolojilere ve bunlara körü körüne inanan insanlara baktığımızda bu duyguları ile hareket ettiklerini görürüz. Aslında bu bölüm bana göre bu kitabı okuyan bir inanç adamı için uyanış bölümüdür.

4- Başlangıç ve Sonuç
Kitle hareketlerini birçok açıdan ele alan Hoffer; son bölümde hepinizin tahmin edebileceği üzere kitle hareketlerinde entelektüelin, aydının rolüne değinmektedir. Eğer aydın, üzerine düşen görevi yapmazsa kitle hareketlerinin birer toplumsal faciaya dahi dönüşebileceğini belirten Hoffer’in bu bölümdeki en beğendiğim cümlesiyle yazıma son veriyorum. Kitabı edindiğiniz takdirde keyifle okuyacağınıza eminim.
“Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya aydın sınıfı yoktur ya da iktidardakilerle söz ustaları arasında sıkı bir anlaşma vardır. Okumuş adamların tümünün rahip sınıfından olduğu bir yerde kilise saldırılardan muaftır.”

M. Esad KIRAÇ

27 Temmuz 2017

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir