Son günlerde dünya ekonomi devlerinin sık sık atılım gerçekleştirdiği bir teknoloji olarak ortaya çıkan dördüncü sanayi devriminin öncüleri arasında sosyalist ülke Çin de yer alıyor.       

Peki nerden çıkıtı bu yarı robotlaşma yarı yapay zeka süreci? Dördüncü sanayi devrimini Almanya Hannover Fair 2011’de ortaya atmış ve bundan önce de uzak doğu ülkeleri  bu alanda girişimde bulunmuştu. Endüstri 4.0’ın en önemli sebeplerinden biri de nüfus faktörü. Dünya Bankasının 2019 verilerine baktığımız zaman Çin’in toplam nüfusunun 1.393 milyar olduğunu ve toplam nüfus içerisinde genç nüfusun önemli bir yere sahip olduğunu görüyoruz. Her ne kadar Çin gelişmiş genç nüfusa sahip olsa da emek faktöründeki harcamaları sermayeye yönlendirmek istemesi ve ABD ile aralarında yıllardır süre gelen ticaret savaşları Çin’in üretimini gelişmiş teknoloji ve yapay zekaya yönlendiriyor.

 Dördüncü sanayi devriminin ilk olarak söz edildiği noktaya yani Almanya’ya geri dönecek olursak bildiğimiz üzere Avrupa ülkelerinin genç nüfusu Çin’deki kadar yoğun değil. Bu durum Almanya’yı Türkiye gibi genç nüfuslu ülkelerin işgücüne muhtaç bırakıyor. İthal işgücü yerine makineleşmeye bağlı gelişmiş sanayiyi koymak isteyen Almanya, sermayesini bu yönde şekillendiriyor. Bu da Almanya’yı hemen hemen hiç işgücüne ihtiyacın olmadığı endüstri 4.0’ın kollarına itiyor. Endüstri 4.0 konusunda Almanya’nın yeni rakibi ABD görünüyor ancak aralarındaki soğuk savaş nedeniyle ABD’nin süper gücünü istemeyen sosyalist rejimli Çin sanayileşme yarışında karşımıza çıkıyor.

Çin başkanın son zamanlardaki kapitalizmi savunan açıklamaları acaba “Çin sosyalizmi terk mi ediyor?” sorularını beraberinde getirdi. Sözlük tanımıyla Sosyalizm: Devletin üretimde etkin olduğu ve halkın eşit şartlarda yaşadığı, yani üretim araçlarının devlet tekelinde bulunduğu bir sistem. Peki bu sistem dördüncü sanayi devrimi için yeterli mi? Devlet tekeli bu sisteme ne kadar ayak uydurabilir? Ortada bir rekabet olmazken firmalar teknolojik açıdan gelişmeyi bu kadar önemser mi? Peki ya sınıfsal gruplaşmanın bulunmadığı sosyalizmde bu teknolojik devrim sonrası işsiz kalan emek yoğun nüfusun ihtiyaçları eşit bir şekilde karşılanabilecek mi?

Dünya nüfusunun önemli bir kısmını Çin Halk Cumhuriyeti oluşturduğundan söz etmiştik. Bu önemli nüfusun çok büyük bir kısmı emek yoğun işlerde çalışıyor. Emeğe ve eşitliğe önem veren bir sistem olarak karşımıza çıkan sosyalist sistemin her ne kadar dünyada tam uygulaması görünmese de Çin ve Küba bu konuda başı çekiyor. Eski sosyalist Rusya’nın artık bir kapitalist dev olduğunu bilmeyenimiz yok. Rusya zamana ayak uydurdu ve yapısal değişikliğe gitti. Rus halkının da bu yapısal değişikliği istemesi sonucunda Rusya şimdilerin en güçlü ekonomilerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Çin’in de bu yolda ilerleyip kapitalistleşmesi an meselesi görünüyor. Az önce de belirttiğimiz gibi sosyalist sistem; devlet tekelini ve bu tekelde rekabetin ortadan kalkmasını beraberinde getiriyor. Devlet tekelleşmesi yeni sanayi devrimine pek uygun olmayacak gibi gözüküyor. Çin’in de bu konuda tereddütleri olduğu aşikar. Tereddütte düşen Çin, Rusya ile aynı dönemlere sürüklenecek gibi duruyor.

Öte yandan Çin’in emek yoğun nüfusunun da bu yeni sanayileşme içinde kendine yer bulması hayli zor olacak gibi duruyor. Eğer Çin; sosyalist devlet yapısını korumaya devam etmek isterse devrimle beraber işsizleşmiş nüfusa nasıl bir gelir sağlayabilir sorusu da hayli kafa karıştırıcı olacak. Her şey yolunda gitti ve Çin işsiz nüfusa gelir sağlayabildiğini varsayalım bu kez de karşımıza ‘sağlanan bu gelir ne kadar eşit olacak?’ sorusu çıkıyor. Tam anlamıyla dördüncü sanayi devrimine girmediğimiz dünyada bile Çin’in nüfusu azaltma yolunda teşvik edici politikaları bulunurken devrim sonrası sosyalist Çin için teşvikten çok daha fazlası gerekecek gibi duruyor.

Çin’in dördüncü sanayi yolunda emin adımlarla yürürken büyüme olarak durağanlaşmaya başladığını da görüyoruz. Karşısında ABD gibi kapitalist bir güç bulunan Çin’in önümüzdeki dönemlerde de büyümesinde düşüşler gözlemleneceği ekonomistler tarafından ortaya atılan tahminler arasında. Çin’in kapitalist güç yarışına katılmasının dünyaya etkilerini önümüzdeki yıllarda daha çok hissedeceğiz gibi duruyor.

Beria Tepebaşı

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir