2013 senesinde Ege Üniversitesi’ni kazandım. Okula kayda geldiğimde ise akıl almaz bir durumla karşılaştım! Kayıt döneminde okula ait topluluklar kayda gelen öğrencileri karşılamak adına standlar açarlar. Buraya kadar bir problem yok, fakat kandilinde(!) okulda bir topluluğu olabileceği pek aklıma gelmemişti. Dev hoparlörlerden pkk marşları çalınıyor, standlarının her tarafı sözde bayraklarının renkleri ve etrafında dolaşan bir araba dağ maymunu! Birebir şahit olduğum bir diyalogda bir baba oğluyla beraber standlarına geldi ve bozuk Türkçesiyle “Oğlan size emanet ha” dedi. Zulüm daha yeni başlıyordu. Yabancı Diller Fakültesi Edebiyat ve İletişim Fakültesi’nin hemen karşısında. Teröristler bu bölgede alan hakimiyetlerini sağlamış vaziyetteler. Okulda ne derlerse kimse onlara itiraz edemiyor.
Güvenliğin ve rektörün olup bitenler umurlarında değil. Cafe sahipleri karşılarında el pençe. Hocaların bir kısmı onlardan, terörist olmayanları da vakıa karşısında çaresiz. Binlerce kişilik Türkiye’nin en eski ve büyük üniversitelerinden biri 200 tane pkklının avucunun içinde. İnanılmaz bir korku imparatorlukları mevcut. Öğrenciler arasında Suriye’de pyd saflarında geberen iki tane de Ege Üniversiteli olduğu sürekli konuşuluyor. Edebiyat Fakültesinde yapıştırılan afiş ve stickerlardan duvarın beyazı gözükmüyor. Her yerde terör propagandası. Bunları gördüğümde resmen dehşete kapıldım, kafamdaki tek soru şu oldu: “Devlet nerede?” Sonradan devletin nerede olduğunu anladım. Devlet Oslo’da örgütle görüşüyor, devlet Güneydoğu’daki valilere operasyon yapılmaması için emir veriyor, Devlet Habur ve Dolmabahçe pespayeliklerini sergiliyor! Çözüm denilen çözülme süreci belli ki Ege’de de tüm gücünü hissettiriyor. Teröristlerin bu cüretkarlıkları da bu dokunulmazlıklarından kaynaklanıyor.
Bu ortamda okula başladım. Bir gün dersteyken bir anda pencereye vuruldu. Hoca ayağa kalktı “Ne oldu?” dedi. Karşı taraf hiçbir şey söylemeden elindeki fişi içeri sarkıttı hoca bir an duraksadı sonra fişi
alıp prize taktı ardından hoparlörlerden bangır bangır kürtçe şarkılar çalmaya başladı. Ders işleniyormuş falan umurlarında değil. Hoca çaresiz bir şekilde bize dönüp “Ne yapabilirdim ki?” dedi, ardından ders kendiliğinden bitti. Sınıfta bir kız vardı bunların sempatizanı. Çantasında zincirle geliyordu okula. Derdi sizce eğitim miydi?
Sürekli öğrenciler taciz ediliyor, Allah’ın her günü okulda olay çıkartılıyordu. Okul aynı Hitler Almanyası gibiydi. Pkklılar pkklı olmayan hiçbir oluşuma kişiye müsaade etmiyor, hiçbir düşünceye özgürlük tanımıyordu. O kadar ki başka bir terör yandaşı olan Grup Yorum’un Ege’de verdiği konser bile pkklılar tarafından saldırıya uğramıştı. Okulun sayısıyla mukayese edildiğinde kesinlikle çok değillerdi ama örgütlüydüler ve karşılarında adam akıllı durabilen sadece Türk milliyetçisi gençler
vardı. Ve tabii ki Fırat Yılmaz Çakıroğlu…
Ege Üniversitesi Ülkücüleri ile tanışmam bu sebeplerden ötürü uzun sürmedi. Ülkücü olmamamda dolayı organik bir bağla bağlanmasam da okul içerisinde her ne olursa olsun beraber hareket etmemiz gerektiğini belirttim, gün ayrılık günü değildi.
Fırat reisin durumunu sonradan öğrendim. Teröristler onu fişlemiş. Okula girmesi sıkıntı, her an saldırıya uğrayabilir. Sınavlara polis eşliğinde girdiği dahi olmuş. Bu kadar baskının ve saldırının altında adına yakışır şekilde hareket ediyordu. Yılmıyordu!
Başvurulabilecek her yasal yola başvuruluyordu. Rektörlüğe dilekçe, polise ve güvenliğe ihbar, aklınıza ne gelirse. Fakat daha önce de dediğim gibi devlet Ege’yi terk edeli çok olmuştu. Ege’de terörist istemiyoruz adlı sayfa üzerinden okuldaki öğrenciler bilinçlendirilmeye çalışılıyordu.
Rektörlüğün önünde defalarca basın açıklaması yapıldı ama sesimizi kimse duymuyordu. Mart ayı gelmişti. Nevruz adı altında gövde gösterisi yapacakları tahmin ediliyordu ama gördüklerim inanılmazdı. Pkk üniformaları giymişler, her yer aponun fotoğrafları, pkk bayrakları, yüzlerce pkklı halay çekiyor. Kutlama yaptıkları bölgeye dağda geberen bir pkklın ismini bile vermişler. (hozan sehad alanı) Kanım donuyor gözlerim yaşarıyor, duvarları yumrukluyorum sabır çekmekten başka yapacak
bir şey yok.

Bir grup 19 Mayıs için bir etkinlik tertipliyorlar ve bunun tanıtımını yapmak için stant açıp bildiri dağıtıyorlar ve çok geçmeden pkklılar saldırıyor. Çoğu yaralanıyor. Atatürklü bildiriler yırtılıyor, Türk bayrağı yerlerde çiğneniyor. Durumdan haberdar olununca Ege’de birçok topluluğun katılımıyla başını Fırat reisin çektiği Atatürk ve Bayrak yürüyüşü tertipleniyor. Yürüyüşün sonunda pkklılar üzerimize saldırdı fakat polisin araya girmesiyle olaylar büyümeden durduruldu. Mayıs ayında bir gün telefon çaldı arayan annem. “Okulda gene olay çıkmış, nasılsın, neredesin?” dedi. Okulda değil askerdeyim sanki…
Pkklılar Yabancı diller Fakültesinin bir binasını rehin almışlar! En ufak bir mübalağa yapmıyorum. Okulu basmışlar, öğrencileri ve öğretmenleri binadan atıp kapıları zincirlemişler. Kapının önüne binanın içindeki tüm sandalyelerle barikat kurmuşlar. İşgal bütün bir gün sürdü. Polis içeriye
helikopterle baskın yaptı. Binanın damında teröristler ele geçirildi. Bu sefer atılırlar artık diye düşünürken pişkin pişkin finallere girmelerini izledim. Biri bizimle alay ediyor olmalıydı. Bıraktıkları enkazın fotoğraflarına bakarken sınıfımın duvarına apo yazdıklarını, ayrıca tüm koridorlara
pkk yazdıklarını ve Atatürk portrelerinin tamamını tahrip ettiklerini gördüm. Haberlerde çıkıyor ya hani karşıt görüşlü(!) öğrencilerin kavgası diye; bunun tamamen bilerek yapıldığını düşünüyorum keza bu karşıt(!) görüşlüler ne olduklarını saklamıyordu, birileri göstermek istemiyordu.
Saymakla bitiremeyeceğim benzeri olayların devamında 20 Şubat 2015 tarihinde Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na şehitlik nasip oldu. Dünya başımıza yıkıldı, bazılarımız okulu bıraktı, bazılarımız okul değiştirdi. Bazılarımız mücadeleye devam ediyor. Zor geliyor onun şehit düştüğü yerden her gün geçmek. Kin, nefret, isyan üzüntü hepsi birbirine karıştı.
Aylarca hedef göstermelerinin, fişlemelerinin sonucunu nihayet almışlardı.
Fırat’ın katili sadece pkklılar değil! Buna göz yuman rektörün de hükümetin de en az pkklılar kadar suçu var ve ben bunları unutmayacağım. Fırat’ın katillerine karşı mücadele etmeye yemin ettiğim gibi göz yumanlarla da sebep olanlarla da hayatımın sonuna kadar mücadele edeceğim. Reis’in dediği gibi: “Yirmi kişi kalsak da, otuz kişi kalsak da mücadeleyi sürdüreceğiz!”


(Not: Trajik bir şekilde o gün orada bulunduğumuz için Ege üniversitesi bize 1 ay uzaklaştırma verdi. O gün orada bulunan pkklıların ise okul ile ilişikleri kesilmedi.)

bknz: https://eksisozluk.com/17-aralik-2014-grup-yoruma-hdplilerin-saldirmasi–4634944
bknz: https://www.evrensel.net/haber/107075/ege-uni-de-kampuse-sac-ve-cit-cekildi

Caner ÖZTÜRK

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir