30eksi, 30 yaş altının sesini duyurmaya devam ediyor. Takipçilerimize Türk Ocaklarını sorduk. İşte sizin görüşleriniz.

Görüş 1:
Türk Ocaklarının kuruluş vasfından saptığı gözlemlemek hiç zor değil; MTTB gibi vakti zamanında daha seküler resmi ideolojinin tabana yayılması için kurulmasına rağmen zaman içinde hemen her milliyetçi kurum ve kuruluşun uğradığı akibete uğradılar; muhazafakar liberal kisvesi altında, cumhuriyet değerlerine karşı oluşumların proto-ön mutfağı haline geldiler. Bugün eylemsel fonksiyonlarının olmayışını eleştirmeye gerek yok. Çünkü eylemselliğin dayanacağı zihin dünyaları da gericiliğin işgali ve istibdatı altında. Bugün, bir hareket tarzından çok kültürel bir kermes haline gelmeleri oldukça üzücü.
Türk Ocaklarının şu anki yönetimi tam manasıyla mirasyedidir. Türkocağı’nın ismini, sembolünü, yarattığı değeri kullanmaktan başka bir şey yapmamaktadırlar. Burada şunu sormak gerekir: Ocağın ismini, mazisini, binasını ellerinden alırsak geriye neleri kalıyor? Koca bir hiç. Gidip gelenler kendilerini kandırsınlar. Ankara’da genel merkez işlevini tam olarak yürütmeyip Balgat Ocak gibi davransa da birtakım deneyimli hocalarla bu açığını kapatıyor. Taşra teşkilatlarının durumu çok kötü. Ne yazık ki onlar da büyük işler başardığını sanıyor çünkü karşılaştırabilecekleri başka oluşum yok çevrelerinde. Belki kötünün iyisi diyebiliriz. Bir de onursal başkanları var. Adı Nuri Gürgür imiş. Bana hiç güven vermeyen birisi. Zaten daha önce genel başkanlık yapmış birisine onursal başkanlık unvanını yakıştırmak yalakalıktan başka bir şey değildir. Başka hiçbir kurumda böyle bir şey yoktur. Onursal başkanlık dediğin hizmetleri bulunmuş ama daha önce hiç genel başkan olmamış, çeşitli işleri dolayısı ile de olamayacak kişilere verilir. Mehmet Öz ve Nuri Gürgür ekibinin ve anlayışının temizlenmesi en hayırlısı olacaktır. Ankara şubesiyle aralarında bitip gitmeyen bir sıkıntı var. Genel merkez ile şube yetki ayrımını iyi yapmalı. Ankara şubesi, genel merkezin yetki alanına karışmamalı. Genel merkez ise Ankara şubesinin yetki alanına karışmamalı. Kibir gerçekten çok kötü bir huydur. Son olarak genç kardeşlerime seslenmek isterim. Bu kurumlardan alacağınızı alın ama sakın sakın kendinizi kullandırtmayın. Unutmayın hiçbirine muhtaç değilsiniz. Bu insanların altından çekildiğiniz an hiçbir şey olduğunu göreceksiniz.

Görüş 2:

Ne yazık ki Türk milliyetçilerinin bin bir emekle hayata geçirdiği kurumlar işgal altındadır. Önce MTTB sonra Türk Ocakları. Gördükçe kahroluyorum. Onurlu il başkanlıkları olsa da bütününe baktığımızda durum iç açıcı değildir. Yeni kurumlar kurmak yerine var olan yapıların ihya edilmesinin daha iyi olacağını düşünüyorum.

Görüş 3:
Dönüp dolaşıp hep aynı konuları işliyorlar, özgün bir fikir yok, hareket yok, kombineli milliyetçilerin ezberinden başka bir şey değil maalesef, Ahmet Yesevi, Maturidilik, Orta Asya, Galip Erdem vs. birbirinin kopyası anışlar. Ülkü Ocaklarına göre daha akademik olduğunu iddia ettiği konuların hapsinde beyin ölümü gerçekleşmiş hasta adam gibi.
Görüş 4:
Devletin en üst makamını fırka siyasetine bırakanları tebrik ederek kurucularının “fırka siyaseti ile iştigal etmemek” olarak tanımladığı alanın dışına çıkmış kurumdur. Bunu da devlet terbiyesi ve milli iradeye saygı olarak nitelendirmiştir. Oysa tebrik ettikleri kişiler bizzat fırka siyasetinin merkezidir. Partileşen devlet ve ucubeleşen hükümet sistemi her şeyiyle ortadayken böyle bir hareket yapıp üstüne bir de bunu devlet terbiyesi ile açıklamak ne kadar doğrudur orası kendilerine kalmış.

Görüş 5:

Türk Ocakları cumhuriyet sonrası Türkiye’nin ve Türkçülerin atisine yön vermiş yegane ocaktır. Kanımca farklı fraksiyonlardaki Türkçülerin ortak noktası olabilecek tek yerdir. Türkçülerin aydın sınıfının Türk Ocakları olduğu tespiti hayli kolaydır. Ancak politikaya entegre olmamış ve popülizmden uzak kalmış bir yapının yine bu iki olgunun ruhsuzlaştırıp militarize ettiği gençliğe ulaşması için alternatif geliştirmesi zaruridir. Yahut gençlere ulaşmanın en kolay yolu olan sosyal medyanın daha iyi kullanılması ve daha faal gençlik teşkilatlarının oluşması gerekir. Her tavrına imza koyacak milyonların olduğu düşüncesine ancak binlerin haberdar olduğu gözlemim umarım bir yanılgıdır. Son olarak bu yazıyı yazma sebebim Türk Ocaklarını eleştirmek cüretini kendimde bulduğumdan değil bir Türk evladı olarak Ülkü devine iyi dileklerimdir.

Görüş 6:
Türk Ocaklarının güncel tavrı üzerine… Türk Ocakları 1912 yılında aralarında Türkçülük fikrinin önemli isimlerinden Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul gibi isimlerin de bulunduğu bir grup Türkçü tarafından kuruldu. Ülkemizin günümüzdeki ismiyle en eski sivil toplum kuruluşudur diyebiliriz. Türkçülük fikri temelinde kurulan ocak kendisini siyaset üstü görerek sadece memleket menfaatleri için çalışmayı amaçlıyordu. Nitekim sonrasında gerek Kurtuluş Savaşında gerekse Cumhuriyet sonrası devrimlerin hayata geçirilmesinde çok büyük destekleri olmuştur. Zaten Milli Mücadeleyi başlatan, devam ettiren ve nihai zaferle neticelenmesi sağlayan fikir de Türkçülüktür. Fakat günümüze döndüğümüzde maalesef Türk Ocaklarının yeterince faal ve net olamadığını görüyoruz. Elbette böylesi bir oluşum siyaset üstüdür ve kısır siyasi meselelere dahli bulunması söz konusu değildir. Ancak yine siyaset üstü olan ve vatanımız için hayati önem arz eden memleket meselelerine kuruluş amacı ve misyonu düşünüldüğünde muhakkak dahil olması gerekmektedir. Yakın tarihimize dönüp baktığımızda Ergenekon tertibi, sözde çözüm süreci, rejim değişikliği, Suriye politikamız gibi hayati konularda maalesef Türk Ocakları net bir duruş ortaya koyamamış, koyduğu durumlarda da gerekli etkiyi yaratamamıştır. Örneğin yüz yıl önce aziz vatanımız Sevr Antlaşmasından sonra işgal edilmeye başladığında Türk Ocağı tarafından milli duyguları uyandırmak amacıyla Fatih ve Sultanahmet mitingleri düzenlenmiş ve mitingler büyük ses getirmiştir. Fakat günümüzde yukarıda bahsettiğim hayati konularda gerekli etki yaratılamamış üstelik halkımız da net bir şekilde bilgilendirilememiştir. Nitekim Türk Ocakları çözüm sürecinin neresinde isimli makale sürecin başlamasından yaklaşık beş yıl sonra 2014 yılında yayınlanmıştır. Yine Ergenekon Millete Hakarettir isimli bir söyleşi kurum tarafından söz konusu tertip başladıktan altı yıl sonra 2014 yılında yayınlanmıştır. Toparlayacak olursak maalesef ki Türk Ocakları tarihçesini, benimsediği fikri ve misyonunu göz önünde bulundurduğumuzda günümüzde yeterli ve net duruş sergileyememektedir. Böylesi bir kuruluşun daha aktif olması, gerektiğinde birçok vatanseveri harekete geçirebilmesi gerek kurumun tarihi misyonu gerekse memleketimizin menfaatleri adına oldukça elzemdir.

Görüş 7:
Türk Ocakları bugün akademik bir çerçevede yönetilen, gençlerin milliyetçi şuuru fark etmeleri ve diri tutmaları için çalışan bir çatıdır. Kuruluşunun Osmanlı’nın buhranları dönemlerine denk gelmesi rastlantı değil. İşgal, katliam ve göçlerle inletilen millet için onun en bilgili ve en cesur sınıfının bir kıyamıydı Türk Ocakları. Milletin gençleri bu işin başını çekiyor, Türk aydınların bir araya getiriyor halkı uyandırmak için çabalıyorlardı. Bugün ulusun farklı şekillerde kuşatıldığının farkında olmak lazım. Mevcut hükümet döneminde kurulmamış fabrikaların çoğu satılmış, tarım ve hayvancılığın bitirilmesiyle en temel ihtiyacımız olan besin ihtiyacı ithalata bağlanmış, içme suyu kaynakları dahil toprakların can damarları HES’lerle israf edilmiş, gelir ve servet dağılımda eşitsizlik ayyuka çıkmışken ve daha nice problem ulusun ve gençlik kaderini boğarken Türk milletini temsil etmesi gereken ocakların dışarı çıkıp sesimizi duyurduğu ve yankı uyandırdığı bir eylem olmamıştı. Türk ocakları devletle olan münasebetlerini Türk halkına tercih etti. Bunda yaşlı yönetici kadronun anlayışının domine ettiği ve pasifize kıldığı gençlerin suskunluğu önem arz etmekte. Güçsüz bir temsil gücünün varlığı değersizdir. Siyaseti ya şekillendirirsin ya da izlersin. Türk ocaklarının Türkiye’ye yönelik tehditlerin farkında olduğunu sanmıyorum. Farkında olduklarında bile siyaseti şekillendirme konusunda aciziyetleri görünüyor olmalı. Özeleştiri verip tartışılmalı. Bu milletin sizden beklediklerini karşılayabiliyor musunuz sorusu sorulmalı? Küçük bir alana tıkılıp kalmış ne milletten ne siyasetten müttefik bulamayan bir milliyetçilik anlayışının çöküşünün ispatıdır. Yeni anlayışlar ise eski kadrolarla olmaz. Siyasette müttefikiniz yoksa onları siz yaratırsınız, 50 metrekare alanlarda değil, sokaklarda… Türkler organize olması ve ani hareket kabiliyetiyle tarih sahnesinde var oldu. İlahi müdahalelerin ve evliyaların dualarıyla değil, bileğinin gücü, okunun menzili, yayı yapan ustanın sabrı, süvarinin hüneri ve boyun eğmez bir anlayışında eseriydi. Aklını iş bilmezlere yaşı büyüktür diye emanet etmedi. Yönetim makamının sarsılmasından endişe edeceklere değil de gençliğinin ateşini taşıyanlara emanet edilmeli. Türklük sokaklara, problemlerin sorumlularının kapısına gitmeli. Artık teoriye değil eyleme ihtiyaç duyanların çatısı olmalı, çünkü bu ulusun şu anda bundan daha çok ihtiyaç duyduğu bir şey yok.

Görüş 8:
Türk Ocakları, milli ve yerli bir gençlik yetiştirmek üzere kurulmuş bir yapıdır. Milli mücadelede etkin rol oynaması ve
bugüne kadar yetiştirdiği nesillerin kalitesi tartışılmazdır. Fakat son dönemlerde Türk Ocaklarının vizyon ve misyonundan uzaklaştığı aşikardır. Nasıl mı? Günlük siyasetin yahut iktidarın baskın duruşu Türk Ocaklarının tarafsızlığına gölge düşürmektedir. Türk Ocakları iktidarın ve güç sahiplerinin yanlışına yanlış dememeye başlamıştır. Sert bir eleştiri de olsa ocaklar İslamcılık çizgisine kaymaya başlamıştır. Tarihte kadrolarıyla ülke kaderini değiştirme gücüne sahip olan ocaklar; günümüzde faal olabilme yetisini yitirmiş görünmektedir. Türk Ocakları yeni bir vizyon ile özüne dönmelidir.

 

4 cevaplar
  1. Alperen Uluer
    Alperen Uluer says:

    Türk Ocağı milli kültürün inşasında, milli bilincin oluşmasında önemli vazifeler üstlenmiş bir nevi milli bir mektep hüviyetindedir. Türk Ocaklılar Türk milletinin yeni Türk devleti çatısı altında hür ve bağımsız yaşaması uğruna eza ve cefa çekmişlerin toplandığı merkezin adıdır. Türk Ocağı vatansever aydın ve münevverlerin, bilim ve kültür ışığında ilerlemek isteyen Türk gençliğinin sığınağı, vazgeçilmez evidir.

    Cevapla
    • Münezzeh
      Münezzeh says:

      Bir millete mensup olduğu için diğer tüm milletlere diş bileyenlerden değiliz. Arap sevicisi de değiliz. Önyargılarını peygamber ağzından dile getirdiğine göre sizden de değiliz ulan.

      Cevapla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir