2019 sonbaharında vizyondaki filmler listesinde tanıdık bir isim vardı: JOKER. İsim olarak bize tanıdık gelse de izlediğimiz zaman bu filmin daha önceki Joker filmleri ve karakterleriyle bazı yönlerden ayrıldığını fark ettik. Film hakkında konuşmaya ve bir yandan da spoiler vermeye devam edecekken net bir şekilde söyleyebilirim ki ben bu filmi çok beğendim. Film konusunda ciddi eleştiri yapmak yetkin olduğum bir konu olmasa da eleştirel parodileri ile dikkat çeken ‘Filmler ve Filimler’ ekibinin hazırladığı video tam olarak benim hangi sebeplerden beğendiğimi anlatıyor.

Bir defa baş karakterin (Joaquin Phoenix) oyunculuğu daha iyisini beklemenin nankörlük olacağı kadar başarılı. Birçok kişinin de doğruladığı gibi Joaquin Phoenix, Arthur Fleck’in yaşadığı stresi ekranları başındaki izleyicilere geçirmeyi çok iyi beceriyor. Sinemanın teknik bilgilerinden uzak olan insanların da fark edeceği gibi renk ayarlamaları da iyi seçilmiş. Kullanılan renkler de her sahnede göz dolduruyor. Hikayesindeki dikkat çekici örnek ise Joker’in belalısı küçük Batman’e yapılan gönderme.

Daha önceki Joker yapımlarında olduğu gibi yine ortada parlatılan bir suçlu var ve bu suçlu, yerleşmiş olan düzenin canına okuyor. Ancak kendisinin seleflerine kıyasla çok daha başarısız. Hatta onu anlatan en iyi kelime loser/ezik. Bu yönü ağır bastığından ve filmin büyük bir kısmında alfa kötü adam görüntüsünden uzak olup sonradan hızlandığından, adeta akıllarda yer eden Joker tiplemesinin oluşumunu anlatıyormuş gibi de bir hava estiriyor.

Bu film hakkında puan kıran, beğenmeyen insanların olduğu gibi benim de dahil olduğum çok beğenen taraf sayıca fark atmış durumda. Peki bir filmin beğenilmesi şaşırtıcı bir durum değil iken neden benim bu kadar dikkatimi çekti? İnsanların beğenmekte bu kadar fikir birliği içinde oldukları filmler genellikle ya ‘Yeşil Yol’, ‘Forrest Gump’ tarzında insanı gözyaşı ile mücadeleye iten, insanı insana zaaflarıyla, zayıflıklarıyla hatırlatan filmler olmuştur ya da son yıllarda Marvel filmlerinin başını çektiği gibi ortada çok fazla efektin olduğu, çok büyük paraların döndüğü, çok yakışıklı ve güzel insanların karizmatik hareketler yaptığı görsel şovlar olmuştur.

Henüz adını koymadığım ve Joker’in dahil olduğu küme ise yukarıda bahsettiğim iki küme ile benzerlik gösterse de apayrı bir kümedir. Örneğin, Joker filmi için renklerin çok iyi kullanıldığını söylesem de Avengers ile aynı kefeye konulacak bir film değil. Ve Joker’in seleflerine kıyasla aksiyon azaltılıp dram artırıldıysa da ‘Yeşil Yol’ gibi bir önermesi olmadığı için o kefeye de konulmaz.

Daha net olmak gerekirse Joker’in neden bu denli sevildiğinin cevabı filmde var. Film içinde Joker’in kendi hayatıyla hesaplaşırken yaşanan olayların televizyon haberleri vasıtasıyla insanların önüne gelmesi onu yıldız yapmıştı. İnsanlar, haberleri takip ederken her gördükleri kişiye pek tabii hayran kalmazlar ama Arthur Fleck’in isyanında kendilerinden bir şeyler buldular. Kendi başlarına dile getiremedikleri veya dile getirseler bile etki alanlarının dar olması sebebiyle duyuramadıklarını Arthur Fleck özetlediğinde, Joker sembolik bir lider olmuştu.

Filmdeki etkiyi birebir yakalaması mümkün olmasa da gerçek hayatta da insanların Arthur Fleck’in Joker’ine hayranlık duyması üzerinde durulması gereken bir meseledir. Çünkü Joker; kuralları çiğneyen, insanları öldüren ve hatta şehre kaosun hakim olmasını sağlayan bir adam olduğu hâlde karşısındaki düzenin açıklarını yakalıyor ve bu sayede yaptığı faaliyetler kabul edilemez yanlışlar olduğu halde sembolik bir lider oluyor.

Evet, Joker isyan ettiği bazı konularda haklıydı ama işin kötüsü haklı olduğu konular yalnızca filmin senaryosundan ibaret değil, her gün karşı karşıya kaldığımız durumlardı. Arthur Fleck’in katıldığı televizyon programında söylediklerinden bir kesit: “Dışarıda neler yaşanıyor hiç gördün mü Murray? Hiç stüdyodan çıktın mı? Herkes birbirine bağırıyor. Hiç kimse birbirini anlamıyor. Artık kimse medeni değil! Kimse kendini bir başkasının yerine koymak istemiyor!”

Görüldüğü üzere Joker yanlış yöntemlere sahip olsa da doğru noktalara parmak basıyor. Gerçek hayatta Arthur Fleck’in canlandırdığı Joker’in birebir aynısı olmasa da çok derin fikirlere sahip katillerle karşı karşıya kalıyoruz. Bu katiller ve sapkın karakterlerin birebir isimlerini vermek istemesem de bunlara ulaşmak, tespit etmek çok da zor değil. Bahsettiğim gruptaki katiller Joker gibi delirmiş olsalar da çok derin ve tutarlı fikirler eşliğinde insanlara ciddi zararlar verebiliyorlar. Tabii bu örneği verirken şunu da hatırlatmakta fayda var ki delirmenin her zaman insan zekasını yerin dibine soktuğu görülmez, azımsanmayacak miktardaki psikolojik rahatsızlığı olan insanlar çok zeki olabilirler. Filme atıf yapan bir popüler tarih dergisi kapağında Joker, “Kötü ama Haklı, Katil çünkü Yaralı” başlığıyla yer aldı.

Gel gör ki ne kadar zeki olurlarsa olsunlar insanı insan yapan, hayvanlardan ayıran en önemli şey kurallardır. Ve Joker, günlük hayattaki sorunlarımızdan beslenerek bu profile ulaştı. İşte yukarıda sorduğum bu film neden bu kadar ilgimi çekti sorusunun cevabı da burada saklı. Ortada gerçek ve sürekli karşı karşıya kaldığımız bir problemler silsilesi var ve bir de buna cevap vermeye çalışan karizmatik kötü adamlar. Filmin konusu bu denli bizlere yakın olduğundan ve verilen tepkilerin de filmde yaşanana yakın olmasından ötürü acaba sonrasında yaşananlar da filmdeki gibi mi olur diye insanın aklını kurcalıyor.

“I used to think that my life was a tragedy, but now I realize, it’s a comedy.” — (Arthur Fleck aka JOKER)

Yunus Emre YİĞİT

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir