Yeni Söylem

Genç nesil, yaşlı politikacıları ciddiye almıyor. Politika, bir grubun diğer gruba öfkesini harlayan ya da ciddiye alınmadığı için mizah malzemesi olan bir alan. Sorunların tespit edilip çözümlenebileceği bir alan olmayı ve işlevselliğini kaybedeli çok oldu. Bu sahayı domine edenlerse milyonerler. Kendi iş sahalarını ve çıkar gruplarını korumaya çalışan, tüzel kimliklerin gerçek kimliklerden kıymetli olduğu bir çağın elçileri. Ne büyük ekonomik krizden, ne radikal bir iklim değişiminden bizi sağ salim çıkarabilirler. Büyük krizler artlarında dünya savaşını da sürükler; beslenemeyen, öfkeli kitleler birbirine çarpıştırılır. Görmezden gelinen iklimsel değişimler bir sürecin ardından bir anda kendini sert bir şekilde gösterir. Dünyanın kırk yıl içerisinde yüz milyonları bulan göç dalgalarına maruz kalacağı gerçeği kimse tarafından dile getirilmemekte. Gençler ise durumun oldukça farkında ve değişimin tek öncüleri. Alternatifi olmayan bir durum bu, siyasetin gençleşmesi ise belki de atılması gereken ilk adım.

“Sanki en büyük duyarlılık kendi muhalif sesimizi duymamak, onu bir gençlik fantezisi olarak dışlamakmış gibi gösterilir. Hiddetimizin gerçeklikle sulandırılmasına izin vermemeyi ve feryadın perspektifinden teorize etmeli denemeliyiz.”

Sanırım sorunu tespit etmek, doğruca izah etmek ve sonra da çözümlerini tanımlamak gerekir.

1- Siyasetin yaşlı olması.

2- Tecrübeli “yaşlı kurtlar”ın geleceği biraz olsun öngöremedikleri gibi kendi dönemlerini de anlayamamaları.

3- Hiçbir sorunu öngöremeyen bu kişilerin çözüm bulmalarının imkânsız olması.

4- Siyasetin ulusal ve global olarak gençleşmesi, yeni dinamiklere ihtiyaç duyulması.

5- Geçmiş siyasilerin ayrıştırdığı toplumun genç ve sağduyulu kişilerin elinde tekrar bütünleşebilecek olması.

6- Partiler üstü, bağımsız bir yapıya Türkiye’nin ihtiyaç duyması, halkın mevcut siyasi söylemlerden sıkılması, yeni söylemlerin yine gençler tarafından dinlenecek olması.

7- Kuşakların değişmesi ve genç, büyük bir neslin ipleri eline almak istemesi.

8- Benzer bir yapının büyük bir başarı ile yeni siyasetçiler yaratıp oldukça başarılı olmaları.

9-Yolsuzluk. Günümüzde bürokratından memuruna herkesin bunu mazur görmesi, rüşvet almanın tüm devlet kurumlarında normalleşmesi. Bunu temellendiren yaşlı politikacılar gitmeden yeni, sağlıklı ve dürüst bir bakış açısının sağlanamayacak olması. Genç yöneticilerin her alanda bu sorunlarla baş etmesi ve halkın devlet kurumlarına tekrar güvenmesini sağlamak.

Yaşlı politikacılar için söylenen genel bir tabir var: Yaşlı kurt. Bu, onların tecrübeli olduklarını vurgulamak için söylenmiş bir söz. Oysa günümüzün problemlerini anlamak onlar için imkânsız. Bunun temel nedeni sadece kuşak farklılıkları değil. Son üç nesildeki farklılıklar geçmiş nesillere oranla oldukça yoğun. Teknolojinin hızla gelişmesi, yeni fikir akımlarının hızla yaygınlaşması ve benimsenmesi, yeni teknolojilerin hayatımızı kolaylaştırmasının ötesinde dünyayı algılayışımızı dahi kökten değiştirebilecek olması bu uçurumu besleyen ana damarlardan geliyor.

Yıkıcı yeni buluşlar, uygarlığın var ettiği banka, meclis, yasa, okul gibi kurumları değiştirmekle kalmıyor; kavramları da değiştiriyor. Farklı ülkelerden, dillerden, inançlardan arkadaşlar ediniyoruz; farklı kültürlere daha hızlı aşina oluyoruz. İnternet yeni uygarlığın öncüsü oluyor, ülkelerin sınırları ise hızla kayboluyor.

Peki, teknolojinin belirsizleştirdiği tek şey ülkelerin sınırları mı? Zengin ve fakir arasındaki uçurumu derinleştiren, borçla yaratılan parayı yönlendiren, bir ekonomik sistemin değil de dolandırıcılık hikayesinin bir parçası olan bankalar ve “para” bu hikâyede sınırları gittikçe belirsizleşen diğer kavramlardır. 2008 Krizi devamında ortaya çıkan bitcoin, mevcut maddi değerinin dışında büyük bir deneydi. Toplumun gözünde paranın formu değişmiş, artık değer takası için borçla yaratılmayan ve enflasyona maruz kalmayan, hiçbir sınır ve mevzuat tanımayan bir para birimi olmuştur. Dünya, yarın merkez bankalarının büyük krizi dengelemek için bastığı ve değerini hızla kaybeden para birimlerinin yerine kriptoparalara bırakırken; güç çok hızlı bir şekilde el değiştirecek. Kriptoparalarla ne yapacağını bilemeyen bir nesli saf dışı bırakacak. Meteor hızla dünyaya çarptığında dinozorları yok ederken, sadece uyum sağlayanların hayatta kalabileceği bir döngüye geri döneceğiz. Yeni akımları benimsemeyenlerin her alanda hızla saf dışı kaldığı bir gelecek bizi bekliyor. Bilgi teknolojilerinin bu kadar büyüyebileceği tahmin edilemezdi, bu kadar yıkıcı olacağı da.

Okul ve eğitim de bu hikâye de ayrıca ele alınmalı. Ücretsiz online eğitim kurumları aynı anda yüz binlerce öğrenci yetiştirebiliyor. Yapılan bir sınavda aynı dersi alan Stanford Üniversitesi öğrencilerinin en başarılısı, bu online sahada eğitim alan o üniversiteye girememiş en başarılı 435 öğrenci arasından 436. oluyor. Bu eğitimin, diplomaların tekrar sorgulanması gereken bir sonuca bizi götürüyor. Artan üniversitelerin sayısı eğitimi kalitesizleştiriyor. Anaokulundan itibaren değişmesi gereken bir sistemin her yeni düzenleme ile daha kötüye gittiğine şahit oluyoruz.

Bu evrimsel süreç gerçek ve geri döndürülemez olduğu hâlde ona direnen nesillerin ve toplumların, değişimin bu hassas başlangıç noktasında çizecekleri yanlış bir eğim 10 yıl içerisinde bizi tahmin etmediğimiz kadar doğrudan uzaklaştırabilir. Teknolojiyi benimsemiş bu nesil, yeni söylemlerde bulunduğunda yaşlı ve hantal kafalar bu söylemleri terörize edip ihanet suçlamalarında bulunabiliyorlar. Oysa yeni söylemler doğrudan ülkenin geleceğinden geliyor.

Peki, bu değişim nasıl olacak? Eski siyasetçilerin yerine yeni siyasetçileri getirecek bağımsız, partiler üstü bir kuruluş nasıl kurulur? Paranın siyaset üzerindeki değiştirici gücü nasıl yok edilir?

1. Daha önce siyasi bir geçmişi olmayan, öğretmen, mühendis, doktor, işçi, esnaf ve öğrenciler yine çevrelerindeki kişiler tarafından aday gösterilir.

1.1. Geçmişi her alanda temiz, hiç kimseye borcu olmayan, herhangi bir oluşuma bağlı olmayan, siyasi bir kariyeri olmayan genç adaylar ile ön görüşmeler yapılır ve bir eleme sistemine sokulur. Adayların ve gönüllülerin farklı görüşlerde olması beklenebilir. Farklı görüşlerin birlikteliği daha esnek ve sağduyulu politikaların zeminini oluşturur.

1.2. Adaylardan oluşumun belirlediği politik kriterlere en az %80 katılması beklenir.

1.3. Yeni söylemin maddeleri kriterlerle belirtilmiş olsa da zamanla yeni maddelerin eklenmesi ile sınırları tekrar çizilebilir.

1.4. Bu kişiler ilerleyen süreçlerde aydın, farklı disiplinlerden stratejistler tarafından eğitilir. İletişim, retorik, münazara, politika, ekonomi, hukuk, tarih, tarım, iklim, sosyoloji vs. alanlarında dersler verilir.

1.5. Yerel ve genel seçimler için adaylar, toplum destekli fonlara başvurur. Adayların finansörü doğrudan halktır. Kurumsal fonlar katiyyen kabul edilmez.

1.6. Adayların seçim süreci oluşum tarafından gönüllü desteğiyle desteklenir, kampanya gönüllüleri aynı eleme sürecinden geçmiş kişilerdir.

Maddeler

1.Şehirler ve insanları iklim değişikliğine hazırlamak. Bu, her alanda zorlu ve külfetli bir iştir, gelen fırtınanın farkına varmamış olanlar bu işlerin gönüllüsü de olamazlar.

1.2. Şehir planlamacılığı, tarım ve gıda politikaları tamamen bu eksende olmalı. Sadece şehir nüfuslarını değil yüz milyonların beslenmesini sağlamak, yarın şehir nüfuslarını beslemekte zaten zorlanan Anadolu’daki üretimin, sınırlarımızda birikecek milyonları beslemesi de beklenebilir. Anadolu’da gıda üretimi buna hazır olmalı.

1.3. Kırsal kalkınmanın tarım özelinde desteği, üretim araçlarından vergi yükünü kaldırmak olabilir.

2. Eğitim reformları da benzer şekilde olmalı. Her alanda niyetimiz, sürecine girdiğimiz global bir ekonomik krizden, iklim değişikliğinden sağ çıkmamızı sağlamak.

3. GDO’lu üretime karşı atalık tohumların, susuz tarımın, toprak onarımı politikalarının desteklenmesi. GDO’ya hiçbir şekilde izin verilmemesi, zirai ilaçların yasaklanması.

4. Mülteci sorunu.

5. Servet dağılımının düzenlenmesi.

6. Yenilenebilir enerji yatırımlarının desteklenmesi.

7. Su sorunu. Suyun kullanım hakkı bir şirkete devredilemeyecek kadar önemlidir. Su ona ihtiyacı olan herkesindir ve kesinlikle ücretlendirilmemelidir.

7.1. Temiz su kaynaklarına ulaşım kolaylaştırılırken, kaynakların güvenliğinin ulusal güvenlik kapsamında ele alınması.

8. Katma değeri yüksek tarım ve teknoloji ürünlerinin üretilmesi ve markalaşmasını sağlamak, bugün Türkiye kendi arabasını üretmek geri dursun, en önemli tarım ihracat kalemlerinden fındık için bile katma değeri yüksek bir üretim sağlayamamış ve markalar yaratamamıştır.

9. Asker, polis, sağlık görevlisi, öğretmen, işçi gibi mesleklerin haklarının savunulması, iyileştirilmesi.

10. Hâli hazırda buhran derinleşirken gençlerin devlete olan kyk borçlarının silinmesi ve eğitime hak kazanan her öğrenci için maddi kaygılardan arınmasını sağlamak.

11. Çevre ülkelerde suyu ve toprağı zehirleyen, yüksek risk unsuru olan nükleer santrallerin kapatılması için desteklenmesi. (Ermenistan’da hâli hazırda böyle bir sorun var.)

12. Beyin göçünü tersine çevirecek teşviklerin yerine getirilmesi.

13. Plastik ithalatının durdurulması.

14. Tüm devlet kurumları dahil olmak üzere her kademede memurun zorunlu toplumsal cinsiyet dersi alması.

15. Siber zorbalığın, tecavüz kültürünü, toplumsal ayrıştırma ve nefreti kaşıdığı yerde ciddi cezalarla karşı karşıya bırakılması.

16. Ülkenin tüm internet ağının milli bir kuruluş tarafından yenilenmesi.

17. Üniversitelerin sayısının azaltılıp ayrılan kaynakların artırılması.

18. Türk halklarıyla ekonomik ve kültüre alanlarda iş birliği yapılması.

19. Çevre ülkelerde azınlıkta olan ve baskı altında tutulan Türk halklarının haklarının savunulması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçirilmelerinin kolaylaştırılması.

20. Vergi reformları ile asgari ücretlinin sırtındaki yükün atılması, tabana yayılması, verginin yüksek gelirli olanlara yönlendirilmesi.

20.1. Yüksek gelirlerde, servet adaletsizliğini önleyebilmek için %90 vergi konulması.

21. Barınma bir vatandaşın en temel haklarından biridir. Su, ekmek, eğitim ve sağlık gibi barınma hakkı da devletçe desteklenmek zorundadır. Bir gayrimenkul fonu bunu sağlayabilir.

22. Türkiye’nin dış borcu Eylül 2019 itibariyle 446,9 Milyar Dolar. Daha önce Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı’nın borcunu ödemesi gibi bu borcun karşılanması beklenebilir. Bu anlamda radikal kararlar verilmesi gerekir. Ana borcun büyük kısmının silinmesi halinde bir kısmının ödenebileceği dile getirilmeli ya da hiç ödenmeyeceği.

23. Ekonomik yetkinliğini elde edememiş kişi kadın/erkek toplumda şiddet görür. Borç aldığın üzerinde tahakküm kurar. Tahakküm şiddeti meşru gösterir. Kadına karşı şiddeti ekonomik ve sosyolojik temellidir. Dünyadaki taşınmaz malların sadece %1 kadına aittir. Toplumsal eşitliğin ölçütü olarak bu oranın yükseltilmesi gerekir.

23.1. Sigorta işlemlerinde iş verenin yükünün azaltılması, şiddetin değiştirebileceğimiz bir yanıdır. Paranın, mülkün sahipliği aile ve toplum arasında güç dengesini değiştirecek, kadınların tapuda, vergide, sigortada %50 indirim alması demek onun ekonomik durumunu eşitleyecektir. Mülke sahip olan güce eşittir, kadının işte, hayatta eşit temsil gücünü arttırıp şiddet oranlarını azaltacaktır.

23.2. Süresiz nafakalar devlet tarafından ödenmeli. Nafaka erkek üzerinde bir zincir olmamalı erkeğin üzerindeki yük alınmalı.

Yine de bir antitez yaratmamız gerekiyor. Şu ana kadar yarattığımız çözümler sistemin ağında sadece küçük noktalarda bizi kurtarmakta ama ağı çözememektedir. İktidara, güce giden her yol; ona vardığında iktidar içinde erir ve aynı hastalığı paylaşır. Güç tutkusu bulaşıcıdır. Düşünürler bu yüzden iktidar mevkilerine hep şüpheyle baktılar, muhalifi oldukları tutkunun yarın esiri olmak istemediler.

“İktidarın meclisinde yetişmek onun usullerini öğrenmek ve soğurmak demektir… İktidarın adetlerini, tınısını, duruşunu, diğerleriyle olma hallerini. O kendisine fazla yaklaşanlara bulaşan bir hastalıktır. İktidar sahibi sizi ayaklarıyla eziyorsa, onun tabanlarından hastalığı kaparsınız.” (Rushdie, 1998, s.211)

Gücü ele geçirmek mücadelenin araçsallaşmasıdır. Hiçbir yol bu noktadan geçmeden bir sonraki adıma geçiş yapamaz. Süreç çetindir, devrim önce yetiştirdiklerini yutar. İhtilal süresince gönülden yanında olduklarını ihanetle suçlarsın, “ihanet” sürecin parçasıdır. Fotoğraflardan bazıları silinir. Sayıklama tamamlanmış nöbet bitmiştir. Kanlı şakalar ve ideolojiler böyle doğar. Daha iyi bir dünyanın hayalini kuran her genç söylemlerin ve ideologların kurbanı olmuştur. Ya bürokratize edilmiş ya da militarize edilmişlerdir. Yeni söylem; tüm ideologların ve hantalların üzerine basa basa yükselmeli, kendi özünü bulmalıdır. İhtiyaç duyduğumuz şey kendimizden başkası değildir.

“21. yüzyılın başında devrimin imkânsızmış gibi görünmesi, gerçekte devrimi devletin kontrolü olarak belirleyen kendine has bir devrim görüşünün tarihsel başarısızlığını yansıtmaktadır.”

Süreç, iktidarın kontrolü olarak hedeflenmeli ve tamamlanmalı mıdır? Ekonomik bir krizin eşiğinde, iklim değişikliğinin ayak seslerinde, kutup savaşlarının gölgesinde, dijital diktotaryanın yanı başında yeni bir söylemin çığırtkanlığını yapmak hiç deneyimlenmemiş bir çılgınlık hâli; bizler uçurumdan yuvarlanırken az sonra aşağıdaki kayaların üstünde parçalara ayrılacağımız için değil, hâlâ başka türlü olabileceğini umut ettiğimiz için haykırıyoruz.

“Bizi bağlayan, zapteden iplerin bir parçası olan sosyal kuramın içinden kendimize bir yol açmaya çalışırken yönümüzü gösterecek tek bir pusulamız var: Her iki-boyutluluğu ile kendi “hayır!”ımızın kudreti: Olanı reddetme ve olabilecekleri tasavvur etme…

…Kapitalizme karşı gelişimizin başka türlü bir iktidar sistemi istediğimizden değil, iktidar ilişkilerinin tamamen yok olduğu bir toplum arzumuzdan kaynaklandığını anlamazlar… İktidarın kimde olduğu değildir; mesele iktidarın varlığının tam da kendisidir. Mesele iktidarı kimin kullandığı değil, insanlık onurunun karşılıklı kabulüne dayanan, iktidar ilişkilerinin varolmadığı toplumsal ilişkileri oluşturmaya yönelik bir dünyanın nasıl kurulabileceğidir.”

EDİTÖR

Zeynep Gökçe Azman

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir