Nefesten bir kayığın beyazlıklara bürünen binbir sesi
Sırma zülfünden tenine hilâl düşmüş gün perisi
Ufukların çizgisiz ülkelerinde bir yıldızlı esirsin
Uzak yakın kıyılardaki efsanenin erisin.

Sofya’da bir çalgıcı döküyor kehâneti:
O yabancının gözü kör, elmastan kırılmaz yüreği
Simyacının muskasını saklar gibi kaderi
Yeis dolu ruhu ve ateşten hançeri

Bedbaht hayallere dalmışken o gece
Okyanuslar çekiliyor önüne, bak, gör onu
Tam burada, önünde, selam veriyor ürkekçe
Nedir bu? Bir kuğu mu, veyâhut gündoğumu?

Gök rengi bir orkide savaşıyor gözleriyle
Günahkâr dudağında ezber bozan itiraflar
Çağ kapatıp çağ açan telaşlı uzun gece
Biliyor, sonu gelince ona açılacak tüm yaralar.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir