Milletimizin tarihinin en karanlık dönemlerinden biri de mütareke yılları olmuştur. Bu günler Birinci Cihan Harbi’nden yenilgimizin ardından gelen Mondros Mütarekesi’yle başlamıştır. Hukuksuzluğun ve zalimliğin iyice yayıldığı bu dönemde pek çok insanımız sırf vatanperver oldukları için zulme uğramış bir çoğunun canına kıyılmıştır.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de bu karanlık günlerde şehit edilmiştir.
Kemal Bey, Yozgat ve Boğazlıyan’da görev yaptığı sırada Anadolu’nun pek çok yerinde Ermeni olayları baş göstermişti. Osmanlı’nın Cihan Harbi’ne dahil olduğu bu dönemde Ermeniler adeta Ruslara rehberlik etmişler, işgalleri kolaylaştırmak için ellerinden geleni ardlarına koymamışlar, buldukları her fırsatta isyan hareketlerine girişmişlerdi. Osmanlı Devleti bu koşullar içerisinde tehcir kararı almıştır. Bunun üzerine Kemal Bey’in görev yaptığı yer de dahil Ermeni terörü Anadolu da adeta “kudurmuştur”. Görevinin gereği olarak bu terör faaliyetlerini engellemeye çalışan Kemal bey, Ermenilerin Türklere yönelik yapacakları katliamlarda kullanılacak bir çok silah ve cephaneyi ele geçirmiştir. Kemal bey sadece vatanperver bir memurun yapması gerekeni yapmış, kendisine verilen görevi yerine getirmiştir.
Harpte alınan yenilgiden sonra iktidarı ele geçiren Hürriyet ve İtilaf Fırkası İttihatçı avına başlamıştır. Bu parti “Ermenilerin tehciri kararı verenlerin yargılanması”nı istemiş ve bu yönde baskılar yapmıştır. Bu yönde ilk adım ise 1 Mart 1919’da hükümet tarafından padişaha sunulan kararname ile atıldı. İlk önce bu öneriyi yerine getirmek istemeyen padişah dirense de daha sonra İngilizlerin arzularını yerine getirmekte pek arzulu olan Damat Ferit bu konuyu gündeme taşıyıp, padişahı da bu konuda ikna etmişti. Damat Ferit Hükümeti, bu kararları uygulayarak hem işgalcileri memnun etmek hem de İttihatçıları cezalandırmak eline geçen bu fırsatı değerlendirmek istiyordu. Ki zaten Ermeniler de bu beklenti içindeydi. Her fırsatı kendi lehlerine çevirmeye çalışıyorlar bir şekilde İttihatçılardan intikam almanın yollarını arıyorlardı. Ve bu beklentiler karşılık görecek, görevlerini yerine getirmekten başka suçları olmayan masum Türk bürokratlar, yöneticiler, idareciler adeta kararını daha önce veren mahkemeler tarafından hukuksuz bir şekilde yargılanacak ve idam edilecekti.
Kemal Bey, yargılanması sırasında idam cezası alma ihtimalini de biliyordu. Ama buna rağmen hiçbir zaman devleti aleyhine ifadeler vermedi. İddiaların aksine devletin Ermenilere zalimce davranmadığı beyan etti. Ama Ermenilerin yüz binlerce mazlum Türk’ün kanını akıttığını dile getirdi. 19 Nisan 1919 günü Kemal beyin idam edileceği ilan edildi. İdam cezasının infaz edileceği Beyazıt Meydanı’na halk toplandı. Daha sonra kolunda iki askerle Kemal bey meydana getirildi. Kemal beye âdetler gereği son sözü soruldu, Kemal bey görevini yapmış olmanın getirdiği huzurla doluydu ve korkmuyordu. Son sözleri şunlar oldu:
“Sevgili vatandaşlarım! Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdânım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum! Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adâlet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adâlet!”
Kemal beyin cenaze töreninde o zamanki adetlerin aksine çelenk taşınmış, fotoğraf çekilmiştir. Halk büyük üzüntüye kapılmış, cenazede intikam yeminleri edilmiştir.
Kemal Bey, vasiyetnamesine şunları yazmıştı:
“Merhum sevgili oğlum Adnan’ın medfun bulunduğu Kadıköy Kuşdili çayırındaki kabristanda yavrumun yanında gömülmemi diliyorum. Teyzem ve kardeşim Kadıköy’ünde sakindirler. Teyzemin adresi Mühürdar Caddesinde 67 numaralı hanedir, adı İsmet Hanımdır. Defin masrafi teyzeme tevdi buyurulmalıdır. Kabir taşım, hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: “Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna fatiha!” Perişan zevcem Hatice’ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Babam, Karamürsel aşar memuru Arif Bey de acizdir. Kardeşim Münir de kimsesizdir. Bunlara da muavenet olunursa memnun olurum. Türk milleti ebediyyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti edebiyete kadar yaşayacaktır.
30 Mart 1335
Boğazlıyan Kaymakam-ı Sabıkı Kemal.”
Milletimiz şehidinin emaneti olan çocuklarına sahip çıkacak ve yeni kurulan Cumhuriyet de daha sonra bu konuda gerekeni yapacaktı. Ve bir kanun yürürlüğe konacaktı, gerekçesi şöyledir:
“Memleketin kurtuluşunu, geleceğini, saâdetini ilerleme ve gelişmesini hayat tarzı kabul eden ve sûikaste mâruz kalarak şehit edilen yöneticilerin geride bıraktığı eş ve çocukları milletin ve devletin emânetidir. Büyük idealler peşinde hayatlarını fedâ eden büyük insanların âile ve evlâtlarını tesellî etmek, onları mükâfatlandırmak, benzerlerini gayrete getirmek ve milletin şükran hislerini göstermek,
kuvvetlendirmek, onların fakir fukarâ durumuna düşmemesi için gereğini yapmak…”
0Daha sonra çıkarılan kanunlarda adil yargılanmalar yapılmadığı ve bu masum Türk idarecilerin işgalcilere yaranmak için idam edildikleri vurgulandı. Türkiye Cumhuriyeti şehitlerinin bir suçu olmadığını doğruluyor ve onlara iade-i itibar yapıyordu. Şehitler arasında yer alan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey de Büyük Millet Meclisi’nin 14 Ekim 1922 tarihinde çıkarttığı bir kanunla Milli Şehit ilan edildi. Eş ve çocuklarına vatana hizmetlerinden dolayı ömür boyu Şeref aylığı bağlandı. Türk Milleti de şehidine aynı duyarlılık sahip çıktı. Boğazlıyan’da bir mahalleye Kaymakam Kemal Bey adı verilmiştir, Kemal Bey adına bir
ilkokul açılmıştır. Kemal beyin kabri Mülkiyeliler Birliği tarafından anıt mezar olarak düzenlenmiş, 15 Aralık 1973 günü ziyarete açılmıştır.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!