Bizans İmparatoru X. Konstantinos 1067 yılında yedi buçuk yıllık saltanatından sonra öldü. Konstantinos,geride Evdokia adında bir dulla Mihail adında çocuk yaşta bir evlât bırakıyordu.
Eşi Evdokia geride kalan erkek çocuğu adına devlet naibeliği görevini üstlendi. Evdokia o zamanlar kırk yaşlarında ama yaşına rağmen güzel bir kadındı. Bizans’ın sallantılı yılları olan bu devirde devlet askeri bir güce muhtaçtı. Devletin içinde etkin olan bürokratlar ve yüksek memurlar “dostlar alışverişte görsün” hesabınca devleti yönetiyor,idare ediyormuş gibi görünüyorlar ama özellikle de Bizans’ın askeri güce en çok ihtiyacı olduğu bu zamanda askeri harcamalara yeteri kadar önem vermiyor ve kaynak ayırmıyordu. Evdokia,bu durumun içinden ancak iyi bir kumandanın idaresi ile çıkılabileceğini düşünüyordu, ki zaten öyle yapacak ve bir kumandanla evlenecekti. Böylece evlendiği adam devletin başına geçecek ve devleti bu durumdan kurtaracaktı. Fakat önünde büyük bir engel vardı: Kocası Konstantinos ölmeden önce ona devlet idaresini bırakırken kesinlikle evlenmemesini şart koşmuş ve bir senet imzalatmıştı. Evdokia’nın ilk önce bu engeli aşıp daha sonra gördüğü tehlikeli durumdan çıkma çaresi olarak gördüğü evliliği yapması gerekiyordu. Evdokia kendisine bir koruyucu bulamazsa küçük oğul Mihail’in tahtı koruyamayacağını düşünüyordu.


Bu sırada talih onun karşısına genç bir kumandan çıkardı. Konstantinos’un ölümünü fırsat bilerek ayaklanan fakat Edirne’de yakalanarak İstanbul’a getirilen kumandan yetkisine sahip bir vali ile karşılaştı.Bu kumandan haklı bir üne sahip Romen Diyojen’di. Diyojen otuz yaşlarındaydı ve Sofya valisiydi. İstanbul’da yargılanarak, hakkında verilecek kararı bekleyen Romen’in yakışıklılığı kadar cesur oluşu da Evdokia’yı etkilemiş ve kadın onunla evlenmeye karar vermişti. Evdokia’nın bu evliliğe karar kılmasının tek sebebi tabi bunlar da değildi. Evdokia bu evlilik vasıtasıyla askeri aristokrasinin üstünlüğünü tekrar almayı imparatorluğun bütün ikramlarına ulaşmayı tasavvur ediyordu. Bu şartları sağlamak için kumandanla evlenmeye acele ediyordu.

Bu evlilik için Evdokia’nın önünde bir engel vardı: Patrik tarafından muhafaza edilen ve Patrik Xiphilinos’a bizzat İmparatoriçenin imzaladığı hayatını yeniden bir erkekle birleştirmeme senedi. Burada Evdokia gayet ustaca bir kadın oyunu kullanarak bu tehlikeli vesikayı ele geçirmesini bildi: Memleketin durumunun endişe verici olduğunu belirterek, evlenmesinin belki doğru olacağını bir aracı Saray hadımı, Primikerios Nikolaos vasıtası ile patriğe bildirirken, kendisine koca olarak patriğin kardeşini seçtiğini, fakat bilinen vesika da ortada olduğuna göre, acaba Patrik hazretlerinin nasıl bir tavsiyede bulunacağını öğrenmek istediğini de sorar. Halbuki eski Senatör Patrik Xiphilinos’un kardeşi Bardas, gerçekten bir devleti kurtaracak meziyetlerin hiçbirine sahip bulunmayan sonderecede kabiliyetsiz, üstelik de pek çapkın bir kimse idi. Bunu hiç hesaba katmayan ve beşerî zaafı üstün gelen Patrik, ailesinin dolayısı ile kendinin başına konacak bu devlet kuşuna, elindeki manâsız vesika ile karşı çıkmanın doğru olmayacağını düşünür ve İmparatoriçeyi kardeşi ile evlendirebilmek için senedi kendine geri verir. O da bunu yaktıktan sonra kararını bildirir : Romanos Diogenes İle evlenecektir.Ocak 1068’de bu karar uygulandı ve Evdokia Romen’in karısı oldu.(Semavi Eyice)

Bu arada Selçuklularla savaş devresi geri başlamıştı. Yapılan savaşlarda ün kazanmış olan Romen Diyojen bu ünü doğuda Selçuklu tehlikesini bertaraf edip devam ettirmek istiyordu. Evdokia’nın onu seçmesi asla tesadüf değildi.Selçuklulara karşı savaşı derhal ele aldı ve kaybedilmiş bir gelenek olan imparatorun ordunun başında savaşa gitmesini yeniden canlandırdı.Yeni imparator devleti kurtarma gayretindeydi lâkin ordudaki çürüme hayli ilerlemişti.İmparatorun tüm gayretine rağmen orduya bir tembellik hakim olmuştu. Büyük bir güçlükle, çoğunluğu yabancı asıllı paralı askerlerden – Peçenek, Oğuz, Norman ve Franklar – mürekkeb bir ordu topladı. Girişilen ilk seferde (1068 ve 1069) bu aksi duruma rağmen oldukça başarılı oldularsa da üçüncü sefer korkunç bir mağlubiyetle sonuçlandı. Malazgird’de sayıca üstün olan ama karışık asıllı ve disiplinsiz olan bu ordu feci bir bozguna uğratıldı. Adeta imha edildi.

Bizzat İmparator esir düştü. Esir düştüğü haberi açıklanır açıklanmaz genç Mihail, dayısı İoannis Komninos’un nüfuzu sayesinde, VII. Mihail adı altında imparator ilân edildi. Türkler tarafından serbest bırakılan Romen Diyojen İstanbul’a dönmek istedi.

Romen’i daha yolda siyasi rakipleri zehirletmeye çalışmışlar, fakat bu girişimler başarıya ulaşmamıştı. Eski İmparator yolda korkunç bir dizanteriye tutulmuştu. Romen at üzerinde tutunamayacak halde olduğundan, bir öküz arabasına yatırılmış olarak yol alıyordu.

Romen Diyojen, İstanbul’a varamadan Anadolu’da tutuklandı, kendisine işkence edildi.

Gözlerine mil çekilen Romen Diyojen bir manastırda ölüme terk edildi. Eski imparatorun yaraları iltihaplamış, kurtlanmış, adeta yaşayan bir ölü hâline gelmişti. Evdokia rahibe yapıldığı manastırda, Romen’in durumunu öğrenince onun yanında bulunmak için izin istedi. Nasılsa bu izin verildi. Kadın derhal bu manastıra gelerek can çekişen Romen’e manevî bir destek oldu ve birkaç gün sonra da mikroplanan yaralarının tesiri ile öldüğünde, onu buradaki manastırın bir köşesine gömdürdü….

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir