Her gencin kimliğinin oturmaya başladığı, birçok dostlarının ve büyüklerinin onun için endişelenmesine sebep olacak derecede karakteristik değişiklikler geçirdiği bir dönemi vardır. Bazı “nasipli gençlerin” gerçek nasihatçileri olurken, bazılarının ise gencin ikbali için doğru olanı asla düşünmeyen, sadece marka değeri yüksek bazı okullara öğrenci göndermeyi vazife edinmiş cahil rehber öğretmenleri vardır.

İşte, adı “sistem” konularak kör bir nefrete tabi tutulsa da onu değiştirmek, düzeltmek adına tek adım atılmayan bu kaos ortamından mucizeler yetiştiğini pek görmedik. Hem görsek bile, onlar “mucize”. Değil mi?

Bir ülkenin maarifi ne işe yarar? Her yıl eğitim görmesi gereken nesiller yetişir ve ülkenin kısa, orta, uzun vadeli plan ve hedeflerine göre ihtiyaç duyduğu meslek ve yetenek sahiplerinin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bu anlayışa dayalı “gerçek bir sistem” dahilinde de sınav, sadece nesillerin doğru ve en verimli şekilde eğitimi için “temayüllerini ve temel yeteneklerini” görme yöntemi olabilir. Bir eleme vasıtası değil! Ancak ve ancak, böyle bir anlayışa dayalı bir eğitimin sürdüğü yerde gençler “kendini bulabilir” ve harikalar yaratabilir. Aksi halde, zaten -hepimizin malumu olan vakıa budur- nesiller yok oluyor. Az evvel zikrettiğim “mucizeler” de yurt dışına göç ediyorlar. Milli hisleri uğruna burada kalanlarının ise ideallerinin kenarından dahi geçemediğini biliyoruz.

Bir hakim olarak adalet peşinde koşarken ilkleri başarabilecek olan bir genç tıbbiyeye sürükleniyor ve mutsuz. Bir öğretmen olarak çok parlak gençlere kılavuzluk edebilecek olan bir genç kendini bir anda harbiyede buluyor ve ilanihaye yine mutsuz. Hangi lisans programını bitirdiği önemsiz olmak üzere bilumum Türk gençleri işsizlik yerine polisliği seçiyor ve akıbetleri yine mutsuzluk. Bunlar velev ki işlerinde başarısız olmasınlar yine de bu nesillerin ziyanıdır.

“Kimim ben? Hayatını, Türk irfanına adayan münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi.”

Hâsılı, nice nesillerin; ekseriyetin “mutlak doğruya” inandığı bu kaosun çelik dişlileri arasında ziyan olacağına, doğrunun da göreli olduğunun şuurunda bir nizamı ortaya çıkarmak için mücadele etmek sanırım en büyük kıymeti haiz ülkülerden biridir ve bu yolda yürümek isteyenler için öyle sanırım ki en isabetli şiar -Cemil Meriç’in tabiriyle- “fikir işçiliğidir”.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir